tag:blogger.com,1999:blog-12842300724933080212024-03-19T02:38:03.155-07:00Zamane İnsanıduyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.comBlogger274125tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-673680966405380532016-02-24T06:43:00.002-08:002016-02-24T06:43:17.029-08:00Yarım Bırakanın Pespayeliği<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Artık komik değil, gülümsetmiyor bile. Bu bloga da adını vermiş olan yarım bırakma hali artık acıtıyor. Kinayeli bir blog ismi olarak bulduğumda ve biraz şakalaştırdığımda ben de daha gençtim tabi. O zamandan bu zamana bir olgu olarak ağırlaştı mı yarım bırakmak, yoksa asıl anlamını şimdi mi görüyorum benden alıp götürdüklerine bakarak. Soyutlamaları bırakıp olanı biteni anlatarak, örnekler vererek sizinle veya okuyacak her hangi biriyle paylaşmak isterdim. Ama ne buna gücüm ne de sizinle paylaşma fikrinin bana vereceği her hangi bir tatmine dair beklentim var. Sadece bu bloga gelmek istedim ve bir şeyler yazmak istedim. Çünkü ironik de olsa devam ettiğim bir şey olması, en azından öyküyü bir arada tutan bir tema olmasını istedim. Hep böyle midir? Herkesin hayatı birbiriyle iletişimi olmayan parçalardan mı oluşuyor? O zaman hepimizin birbirimize verecek tesellisi olması gerekirdi sanki.<br />
<br />
Üniversite bitti canım. Blog kafasına dönecek olursam, şu anki hayatımın kirli çamaşır sepeti gibi olduğunu söyleyebilirim. Saçma benzetmelere ve aklıma gelen her türlü saçmalığa ket vurmaya başladığımdan beri hiç bir şey iyiye gitmedi. Çünkü, orijinal benliğime bağlı kalaraktan, insanlar hakkındaki ahlaki duruşuma karşı dürüst davranarak büyüme şansımı elimin tersiyle ittim. Sahnelere uymaya, karakterlerle paslaşmaya çalışırken koca bir tanker gibi geçip gittim şu hayatımın 5 senesinden. Saçmalamaya başladım işte. Bu biraz rahatlatıyor. Hiç bir zaman mantıklıyı oynamamalıyım. 3 hafta gibi bir ciddiyet sürem olduğu kanısına vardım. Örneğin okulun 3. haftası ve ben ciddiyet ve dikkatimden kaybetmeye başladım bile.<br />
<br />
Ne diyorduk, yarım bırakmak. Yarım bırakmak bok gibi bir şey. Şakası yok. Hem de hiç. Yarım bıraktığın şeyler bir araya gelince bir anlam çıkmıyor. Öyle bir şey yokmuş. Bunun adı yüzeysellik ve bundan da ötesi var. Yanlış bir stratejiyle uzun süre oynadığın için elinde başka her hangi bir stratejide kazanabilecek kartlar da kalmıyor. Birbiriyle anlam bütünü oluşturamayan kartlar seni başarılı hamlelere de götüremiyor tabi. Sen de dünyaya göre oynamaya devam ediyorsun. Stratejini değiştirmek eline gelecek yeni kartlara bağlı gibi geliyor. Aptalca işini şansa bırakıyorsun. Bir şey olsa bir yerden düzelse diyorsun. Dua bile etmek istiyorsun. Acaba düzelir mi? Bir yerinden tutunsam diyorsun. Bir şey olsa ve onu işaret olarak alıp oradan yürüsem. Ama şans üzerine düşünülmemesi gerekir. Tehlikeli. Korkakça. Çaresiz bir de. Yarım bırakacağın şeylere başlamamaya karar versen de başlıyorsun. Her şeyin başı muhteşem. Kısa bir süre sonra zor. Sıkıcı. Gereksiz. Yapamam zaten. Yapsam ne olacak. Benim hayatım burada değil sanki. E peki onca emeğim. Ya işte. Bunu ben yaptım.<br />
<br />
Ben yaptım. Ben yaptım. Ve şu an şu saçma girdaptan çıkamayacağımı düşünüyorum. Hayatımda bir şeyi iyi yapan biri olamayacağımı anladım. Ama o kadar da vasat değilim. Vasatım aslında. Bir vasattan daha kötü yaşıyorum, bu gerçeği kabul etmem haddinden fazla sürdüğü için. Küçüklüğümden beri bir yarış ve ispat çabasındaydım. Bundan çıkmak kolay değil. Konforlu bir alanı var. Her şeyi yarım bırakmaya da güzel mazeretler bulabiliyorsun. Ama hayat artık daha acımasız. Ben bir çocuk değilim. Ve birileri tarafından ciddiye alınmadığımı görmek üzüyor. Belki onların gözündeki şeyi bir tek ben görüyorum, onlar bile bilmiyordur. Şu yazdıklarımı okusalar bile görmeyeceklerdir. İnsanlar güçlü ve kararlı insanlarla çalışmak ister. Koruma mekanizması. Benim bile öngöremediğim bu hayat çizgimde bana ailemden başka güvenecek insanların olması mucize olurdu. Arkadaşlar vardır. evet. Varlar. Hayatımın doğru düzgün beslediğim nadir alanlarından biri belki. Yamulttuklarım oldu belki, onaramadıklarım. Ama insanlarla arkadaş olmak çok da zor değil. Pek çok insanın sıcak, kendine özgü yapısı var.<br />
<br />
Geri kalanı tufan. Aklıma neler geliyor. Kertenkele Kral'a olan sevgim geldi birden blog etkisiyle. Lise yıllarımda, hatta ortaokulda Jim Morrison hayranı olarak onun Kertenkele Kral söylemini kendime sık sık tekrar ederdim. "Ben Kertenkele Kralım ve her şeyi yapabilirim". Şimdi anlıyorum ki ben kararsız bir kertenkeleyim ve her şeyi ancak yarım yamalak yapabilirim.<br />
<br />
Peki ne önemi var diyeceksin? De, zaten herkes bir şeyler diyor.<br />
<br /></div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-73655771932192250472015-04-15T08:01:00.000-07:002015-04-15T08:01:19.237-07:00Leitmotif<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjRfKh8z5uZYWioMcH1dQyjYUYgJeNzJWYUrndcRHL0AuXQxQ27e3kbBrg0-21V3DopOL8niMD5LE-sbxV-_mYxUHV-1Xgo-tfJic22A4jvW-eCqr3d_Q8EZEcX2KPpVXNTczm_ZINOYmJ/s1600/IMG_9984.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjRfKh8z5uZYWioMcH1dQyjYUYgJeNzJWYUrndcRHL0AuXQxQ27e3kbBrg0-21V3DopOL8niMD5LE-sbxV-_mYxUHV-1Xgo-tfJic22A4jvW-eCqr3d_Q8EZEcX2KPpVXNTczm_ZINOYmJ/s1600/IMG_9984.JPG" height="213" width="320" /></a></div>
<br />
Tekrar yazıyorum buraya. Geliyorum inadına yarım bırakmıyorum seni. Hayat yeteri kadar parçalıyor, beni, zihnimi, insanlarımı. Benim insanlarım beni sevdiler, benim insanlarım üzdüler de. Benim şeylerimse benimle birlikte kalıp benim insanlarımı hatırlattı bana. Gezgin olup gezmedim, kuş olup uçmadım. Bir sekme yandaydım, hayatımı var ettiğimi düşünüp yüzeysellik denizlerinde yüzüyordum. Yüzerken seni de unutuyordum. Burayı tekrar her açtığımda bana benzeyen birini gördüm. Bana benzeyen birisinin yazıları; yazının kalışının da sözün uçuşuna bağlı olduğunu hatırlattı bugün.<br />
<br />
Fikirlerim uçtu, yaptıklarım bitti sanırken ben döngünün gücünü unutmuşum meğer. Döngü ve akışın gücünü. Nehir gibi akan bilincin, benliğin ve zihnin gücünü. Bu okuduklarım bana oluşu ve zamanın daireselliğini hatırlattı. Bu bana benzeyen insanın yazdıkları ona olan sevgimi nasıl yok saydığımı düşündürttü. Ama bir ok atıldı, gitmeye başladı ve devam edecek. O oku durdurabilecek şeyler artık o oku ilgilendirmiyor. Korku bitti. Büyüme korkusu artık bitti. Yerine yok olma korkusu gelene kadar, hayatın telaşı burada olacak en umduğum huzurlarla birlikte.<br />
<br />
Sevgiler sayın okuyucu</div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-76414808883414984322013-08-16T00:51:00.003-07:002013-08-16T00:51:47.263-07:00Zaruretli Şukufe<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Bugün eve bir kaç kişi gelecek sohbet, muhabbet. Asıl sebep tabi benim gidecek olmam. Tabi bu seni ilgilendirmiyor olmalı, ben zaten senden çoktan gitmiştim değil mi?<br />Ama blog zaten ben senden gitmiyorum hatta belki sana daha yakınlaşıcam. Niye mi? Erasmus sebebiyle bir dönemliğine Hollanda'ya gidiyorum tek başıma, tanıdığım biri olmadan. E bu da sakin sessiz ve yalnız olmak demek. Daha çok yazmak, blogla da uğraşmak demek. İşte sen busun blog, daha fazlası değil. (emotional honesty)<br /><br />Ne zaman ki söylenecek sözlerimi değersiz, durulacak tavrımı çekinilecek buldum işte yazmamaya, yayınlamamaya başladım. Halbu ki "blogger kendimi" seviyordum, bir avuç takipçiye rağmen. Ulan direniş oldu, her gün bir yazı yayınlıycam dedim... O da yalan oldu. Harbiden her şeyi yarım bırakıyorum.<br />
<br />
Ama artık yarım bırakılmak istiyorum. Beklentiler denizinde en olmayasıca şeyi bekliyorum. Her şeyden iyisi sana tekrar yazıyorum. Bu güzel bir his.<br />Gitmeden önce tekrar bir yazı yazıcam, sırf seni sevdiğimden. Bılog.<br />
Canım bılog, yaşlandım be! </div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-7173403320512314612013-02-03T14:58:00.000-08:002013-02-03T14:58:07.226-08:00Misinterpretation<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8Bm2gF8Zlco627_mg4JXEcSR65Kc3zB57yGNB4iucpx8PLvom0WYaL9xWiznzh84qYC49QgKmFdPXSLa_oVrZP1QtQUPszapSZCd3fDHPX_1aM1zSCreSqbzJPEYvQoh9BvK-CXp1nicZ/s1600/89369-en-buyuk-dertleri.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8Bm2gF8Zlco627_mg4JXEcSR65Kc3zB57yGNB4iucpx8PLvom0WYaL9xWiznzh84qYC49QgKmFdPXSLa_oVrZP1QtQUPszapSZCd3fDHPX_1aM1zSCreSqbzJPEYvQoh9BvK-CXp1nicZ/s1600/89369-en-buyuk-dertleri.jpg" /></a></div>
<div>
Sır paylaşmak iki insanı bir birine bağlayan ve yakınlaştıran en önemli şeylerden biri belki. Yani bundan kastım dertleşmek, sırdaş olmak değil. Biriyle bir şekilde sır olarak kalan bir bilgi veya olayın varsa, konuşulmasa da bir commitment oluşuyor. Bu insanın doğası paylaşılan şey, o kişiyi farklı görmene ve yorumlamana sebep oluyor. Esasında tüm sevgiler ve ilişkiler bu nedenle bir illüzyon. Sen ona bir filtreden bakıyorsun ve o o şekle giriyor. Abim derdi bir zamanlar, her gün çıkıp yem atmadıktan sonra her kuş aynı diye bir laf. Mantıklı. Ama bu muhteşem illüzyondan kaçma imkanı yok. O gerçek olmadığını bildiğimiz ama yine de inandığımız düşünceler ve hisler tatlı ve bağımlılık yapıcı. Güzel. <div>
<br /></div>
<div>
Kıssadan hisse: Eğer biriyle yakınlaşmak istiyorsan gizli bir mevzuya tanık olunacak bir ortam falan yaratın, gidin bir cinayete tanık olun, ne bileyim marketten çikolata çalın. Ama ne olur yapın birşeyler. Biraz heyecan , biraz neşe yahu. Edep yahu! Yaşımızdan utanalım.</div>
</div>
</div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-37937270255153639932012-09-03T02:37:00.004-07:002012-09-03T03:10:18.257-07:00The cloud must be gone<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidIbKyOxKRl5Z1f_8X7tY7lNPNpyXWXaVJsbF0OGLvpU_oDgD-J_qGhzbr6czo-lBok2E981dmgsdGLQgXNhTLP9IEW-odMItDca8NgPsG77kXX6BZfOZzhxHoB5Ix7C5T7NgqRT2GbsiP/s1600/IMG_3743.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidIbKyOxKRl5Z1f_8X7tY7lNPNpyXWXaVJsbF0OGLvpU_oDgD-J_qGhzbr6czo-lBok2E981dmgsdGLQgXNhTLP9IEW-odMItDca8NgPsG77kXX6BZfOZzhxHoB5Ix7C5T7NgqRT2GbsiP/s320/IMG_3743.JPG" width="320" /></a></div>
<br /></div>
<br />
Vaktimiz az, travmalarımız çok. Bugün en onulmaz dertlerden dert ürettim kendime. Evde hiç bir şey yapamıyorum, sıfır üretkenlik. Bazı mekanlar öyledir ya anca vakit geçirirsiniz, manasız işlerle. Sanki her an buradan gidecekmişim gibi geliyor. Gideceğim de zaten ama ben her yerden gidiyorum, göçebe gibi yaşıyorum. Diğer her yerde zihinsel olarak üretebiliyorum ama burada... Durum karışık, bir çok tarafı var. Ailemle yaşadığım ev, belki öz güven eksikliğim peydah oluyor bu evde, kendimi işe yaramaz hissediyorum.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Durdum durdum, kendimden bahsetmeye başladım. Aylarca bakmadıktan sonra yüzüne, blog ben seni insan yerine koydum. Blog barış benimle. Çok yalnızım be blog! </div>
</div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-14270468299859969892012-05-24T14:58:00.003-07:002012-05-24T14:58:58.485-07:00Seyfi Teoman'a<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9WdG1eDX5UJWJoIU93cz61FXYfCkPv3g8jkYoWcw0rtXy4bUMnN6z9ki82us4YE5-Xu9n5elOxeWPDz8orqjoRul2RxSXKXAK4nJrN7kVDb4g7oaKOta4XU3c4PUmDkoX55M4WC-t5BW6/s1600/108965.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9WdG1eDX5UJWJoIU93cz61FXYfCkPv3g8jkYoWcw0rtXy4bUMnN6z9ki82us4YE5-Xu9n5elOxeWPDz8orqjoRul2RxSXKXAK4nJrN7kVDb4g7oaKOta4XU3c4PUmDkoX55M4WC-t5BW6/s320/108965.jpg" width="320" /></a></div>
Üstünden iki haftadan uzun zaman geçti. Ancak kafamdakileri toplayabildiğimi düşündüm ve oturdum yazının başına. Kolay bir haber değildi, beklendik bir haber değildi, inandırıcı hiç değildi. Tüm sözler klişe olacak belki kimilerine göre ama Seyfi'nin sevenleri için durum çok farklı. Çok gençti, çok pozitif bir insandı, çok yetenekliydi, gelecek vaat ediyordu... Ama önümüze acı bir gerçeklik dikildi, seyrine Seyfi'yi de katıp, yoluna devam etti. Bizse bu gerçekle boğuşmak zorunda kaldık, hele ki biricik ailesi, karısı, arkadaşları.<br />
<br />
Dün Mithat Alam Film Merkezi, dönem sonu gönüllüler etkinliği vardı. Her sene geleneksel hale gelmiş olan "merkez'de bu yıl" kolajını izlemeye aşağıya indik, her zaman olduğu gibi Mithat Alam ufak bir konuşma yapmak için topluluğun önüne çıktı. O an anladım, Seyfi Teoman ile ilgili bir kolaj da izleyeceğimizi. Mithat Hoca'nın samimi ve duygusal konuşmasından sonra Seyfi Teoman'ın taa üniversite yıllarına döndük. O yıllarını Merkez'e adamıştı, daha kurulu bir düzen yokken bile o Merkez için uğraşan didinen, kendini sinemaya adamış bir gençti. Uzun saçlıydı. Onu ilk kez uzun saçları ve zap zayıf haliyle gördüm, gülüyor, dalga geçiyor, çekim yapıyor... Sonra daha yakın görüntüler akmaya başladı, Tatil Kitabı'ndan görüntüler, kimi festivallerden görüntüler... En son da, "Merkez var olduğu sürece, Seyfi de var olacak!" sözüyle bitti kolaj. Kafam darma dağınık, daha dün gece gördüğüm rüyanın da etkisindeyim, gözlerimi kapatıp rüyamı devam ettirdim.<br />
<br />
Rüyamda bir otobüste bir adamla karşılaşıyorum, konuşuyoruz biraz. Otobüsten inince hava birden aydınlanıyor ve karşımdaki adamı tanıyorum, Seyfi bu. "Seyfi Teoman da öldü." diyorum nedense ona, o ise bana "Boşver, onu ben de anlamadım" deyip sırtıma vuruyor. Sonra bizim okulun güney çimlerinde oturup, çekeceği filmlerden bahsediyor. Birden muhabbetin ortasında uyuya kalıyor. Uyandırmaya çalışıyorum, uyanmıyor...<br />
<br />
Hala inanmayı reddediyorum , hala o güne dönüyorum. Bu lanet kaza olmadan bir hafta önceye,;<br />
<br />
İstanbul Film Festivali'nin ikinci haftası, Atlas Sineması'nın önünde Mithat Alam'la birlikte konuşuyoruz, gösterimi bekliyoruz. O sırada Seyfi Teoman beliriyor, ama ben tabi simasını tanımıyorum her ne kadar filmlerini bilsem de. Mithat Hoca bizi tanıştırıyor, ayak üstü sinema üzerine bir muhabbet dönüyor ve film vakti geliyor. Ben festival görevlisi olduğum için, biletlilerden boş kalan yerlere oturacağım. Meğersem Seyfi Teoman da festival davetlisi olduğu için aynı şekilde izleyecek filmi. Mithat Bey önden giriyor salona, ben de Seyfi ile birlikte boş bir yere otururuyorum. "Sence kaç kere daha yer değiştiririz, film başlayana kadar? " diye soruyorum ve sen de diyorsun ki "Vedalaşmaya hazır ol". Der demez, senin yerinin sahibi geliyor ve huup kayboluyorsun gözden....<br />
<br />
Vedalaşmaya hazır ol!<br />
Böylesine ne ben, ne de hiç bir sevenin hazır değildi...</div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-89779989861127689112012-05-07T11:02:00.001-07:002012-05-07T11:02:55.805-07:00Alphaville - Ve Godard bilim kurguya el atar..<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZnM1wzUsYEZE0-U3V9Xa05j-FWE326HNSftVGx6nW7oJBXLKwT3SxbhlDPk7j8SUxTmDKYV_oRXrwQVV5wX7Avoad16iBm7nd4uqI_sekNiSlztEZoNulduITV5rO4islOhQbx3OXUJYX/s1600/alphaville.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="249" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZnM1wzUsYEZE0-U3V9Xa05j-FWE326HNSftVGx6nW7oJBXLKwT3SxbhlDPk7j8SUxTmDKYV_oRXrwQVV5wX7Avoad16iBm7nd4uqI_sekNiSlztEZoNulduITV5rO4islOhQbx3OXUJYX/s320/alphaville.jpg" width="320" /></a></div>
Bildiğim en sinefil insan ve sinefil adayı arkadaşlarımla izledim bu filmi. İstemeden didiklemeye, kurcalamaya başladım. Düşündüklerimi de işte size sunuyorum.<br />
<br />
Film, en başından itibaren seyircisini elemeye , kimisini saf dışı bırakmaya başlıyor. Her izleyicinin kaldırabileceği cinsten bir film olmadığını Alpha 60'ın sesini duyunca anlıyoruz. Boğucu, rahatsız edici ve anlaşılmaz yavaşlıkta konuşan bu bilgisayar filmin en felsefik cümlelerini, Alphaville şehrinin vizyon ve misyonunu sarfediyor insanı bıktırana kadar. Mantıksız görüp kaale almadığımız cümlelerin bizlerde bıraktığı bilinç dışı etkilerle, bu şehrin distopik bir mekan olduğunu hissediyoruz. O kadar distopik ki, sevgiden, vicdandan, duygudan bahsetmek , şehrin dayattığı "Logic"in dışına çıkmak katledilmeniz için yeterli.<br />
Distopik unsurların oluşu, filmi 1984 ya da Brave New World'le ideolojik bağlamda kıyaslamama neden oldu. Çok da doğru bir yöntem değildi belki ama beni başka yerlere götürmeye yetti. Örneğin, Alphaville'de duygudan bağımsız, saf, sadece kendi üzerine kapanan bir mantık anlayışı olduğunu keşfettim. ama bir çok distopyada olduğu gibi emek- sermaye- eşitlik bağlamlarında filmden pek bir örnek bulmak da mümkün değil<br />
<br />
Bunun sebebi filmin sonunda aşıkların kavuşması gibi bir klişe varolması değil, aksine filmin distopya anlayışının alışılagelmişten daha felsefik bir yerde durması. Hatta filmin finali ancak ana akım aksiyon filmlerine bir gönderme olabilir, ki zaten Lemmy Caution, dönemin popüler dedektif karakterlerinden. Godard'ın bu karakter üstüne devam filmi çekme gibi salt bir gayesi olmadığı düşünüldüğünde, filmin felsefi katmanları üzerine daha fazla düşünmek ve bu sonu bir homage olarak algılamak gerekiyor.<br />
<br />
Filmde çok kez tekrarlanan ve Alphaville'in "oluşmuş" değil " yapılmış" bir mekan olduğunu bangır bangır bağıran kavram "Logic". Bence bu logic kavramı, şehrin yani bir camianın uymak zorunda olduğu etik kurallar ya da adetleri temsil ediyor. Tek farkı günümüz dünyasında bu kurallar bütününü kimin yaptığı belli olmasa da Alphaville'de bunu yapan profösör Von Braun. Von Braun'un mantık kurulumu o kadar mantıktan yoksun ki, kimi tümden gelim önermeler bile bu şehirde mantıkdışı bulunabilir. Bu da matematiksel denklemler de manipülatif bir araç olup, toplumlara ket vurabilir.<br />
<br />
Şimdilik çok kısıtlı olarak incelesem de filmi, devamı gelecektir belki.<br />
<br />
<br /></div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-52314389284341105172012-04-30T14:36:00.001-07:002012-04-30T14:36:18.752-07:00Ben ve Blog<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Dersti, meşguliyetti, hevessizlikti derken burayı boşluyorum baya. Bunun sonu ne zaman ne şekilde gelir bilinmez am<span style="font-family: inherit;">a sizleri sevdiğimi bilin. Burayı sevdiğimi bilin. Şimdilik size ruh halimi anlatan Gıyabi'den bir dize ile sesleniyorum;</span><br />
<br />
"ne mana arıyorum, ne muhteva<br />
müstehzi bir buluş yapsam yeter evvela!"<br />
<br />
-Gıyabi</div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-50807135560147297512012-03-02T05:46:00.000-08:002012-03-02T05:46:57.686-08:00Vesikalı Yarim<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: x-small;"> Not: İş bu yazı Mithat Alam Film Merkezi- Sinefil Kitapçığı için yazılmış olup, orada bulunmaktadır. </span> </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.izmirdesanat.org/wp-content/uploads/2011/11/vesikali-yarim.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="http://www.izmirdesanat.org/wp-content/uploads/2011/11/vesikali-yarim.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<i> </i> <span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> </span><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"> </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Elimizden bir tutan olmadan <i>Vesikalı Yarim</i>’in içine düşüyoruz. Bir
yol gösteren yok, bilmediğimiz eski İstanbul sokaklarında. Kocamustafapaşa’nın
taşlı sokaklarından başlayarak, ağır ağabeylerden göz kaçıra kaçıra dolanırken
şehr-i İstanbul’da kendimizi ne ara bu pavyonda bulduk bilen yok. Hele bu
yakışıklı adam ne ara bu güzel kadına aşık oldu, bilinemiyor. Kendimizi
kaptırırsak bu filme olan oluyor, yüreğimizde acı bir hatıra bırakıyor,
isteseniz de bir süre gülemiyorsunuz. Ömer Lütfi Akad sinemasının en önemli
filmlerinden olan bu film aynı zamanda Türk Sineması genelinde de büyük yere
sahip. Bunun sebebi filmin dönemin melodram anlayışından çok farklı bir yerde
durması ve hikayenin realist sayılabilecek bir bakış açısıyla seyirciye sunulmuş
olması diyebiliriz.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> Halil, baba mesleği olan manavlıkla
geçiniyor, kurulu bir düzeni ve semtinin dışına pek taşmayan da bir hayatı var.
Lafı uzatmaya hacet yok, Saliha ise Şensaz adlı pavyonda konsomatrislik
yapıyor. Tahmin edilemeyecek bir aşk başlıyor bu iki güzel insan arasında.
İkisinin de suskunlukları içlerindeki fırtınalardan besleniyor. Rakı masalarına,
kendilerine kurabildikleri o bilmem kaç metrekarelik dünyalarına bile gerçekler
sızıyor, bilinmemesi daha keyifli olan gerçekler. İşte o an, siz de ister
istemez kırık kalmış anılarınıza dönüp bakıyorsunuz. Hadi hiçbir şey yok
diyelim ömrünüzde, mühim değil… Geleceğe dönük acı duymaya başlıyorsunuz,
sağlıksız bir biçimde. Fakat, her türlü
acıya değiyor bu muhteşem film.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> Başka film olsa zul gelir insana art
arda övgüler düzmek ama film müziklerinden oyunculuğa, mekanlardan planlara
film çok sağlam bir temel üzerinde duruyor. Örneğin, sinemada fazla müzik
kullanımına karşı olanlar bile, bu filmdeki şarkılara pek bir şey diyemiyor. Zaten
çoğu sahnede pavyonun sesi olarak duyduğumuz bir çok şarkı bizi filmin diğer
kısımlarında da bir beklentiye sokuyor. Halil’in yüz ifadesinden
anlayamadıklarımızı müzik bize anlatıyor mesela ya da manav dükkanına uzaktan
bakmakla yetinen Saliha’nın hislerini. Ne kadar yakıştıklarına, hayatın bazen
ne kadar acımasız olduğuna da müzik sanki zorla inandırıyor bizi. Aynı müzik
filmin başında, içimize ümit tohumları ekilirken de sinsice yürüyordu sanki
arkadan. Filmin ilk şarkısı olan Kahverengi Gözlerin’i söylerken Şükran Ay,
meğersem belli bir sona hazırlanıyormuşuz biz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"> Bir aşk filminde tek mühim şey son
değildir ön kabulüyle devam edersek, <i>Vesikalı
Yarim</i> filminde içinden çıkamadığımız bir sorunla boğuşuyoruz. Bir yerde
sormaya çekindiğimiz sorular, diğer tarafta “Ya evet derse?” bile
diyemediklerimiz. Elbet hepimiz hayatımızın bir bölümünde biri-leri-nden “aşıkane”
hoşlanırız, bu evrensel duruma hikayenin yaklaşım tarzıdır önemli olan.
Yüzlerce aşk filmi çekildi, çekilecek ama bazı filmler hisleri sömürmekten ziyade
hislerin dürüst bir gösterimi olabilmek görevini üstlenir sadece. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> Filmin tek tek sağlam taraflarını
sayarken fark edilen bir şey var ki; parçalardaki güzellikten bahsederken bir
şey daima eksik kalmakta. Yani, bir noktaya odaklandığında diğer bir nokta
dikkatini çekmekte ve film her iyi filmin layıkıyla yaptığı gibi bizi içinde
kaybetmekte. Bunun Ömer Lütfi Akad’ın başarısı ve sinemacılık tarzı olduğunu
söyleyebiliriz. Türk Sinemasına yönetmen filmi anlayışını getiren önemli
insanlardan olan bu muhterem zat, <i>Vesikalı
Yarim</i> filmiyle de aslında hünerlerini gösteriyor bizlere. Görüp görmemekse,
her konudaki gibi,bizim elimizde.</span><o:p></o:p></span></div>
</div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-74168456749895136772012-02-16T15:26:00.000-08:002012-02-16T15:26:49.375-08:00let the spirit get you<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Aklıma gelen onca şeyden bazıları dökülecek buraya. Hazırsanız bırakın, değilseniz alışın.<br />
Başka yolu yoktur çünkü, seçim yaptığınızı sanırsınız ama o şıklarda emin olun hiç payınız yok. </div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-48228205198523056092012-02-01T17:23:00.001-08:002012-02-01T17:24:11.099-08:00Kırmızı- Rothko'nun Kırmızı'sı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.paintinghere.com/UploadPic/Mark%20Rothko/big/No14%201960.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://www.paintinghere.com/UploadPic/Mark%20Rothko/big/No14%201960.jpg" width="295" /></a></div>
"Rothko'nun kırmızısı" ismi tamamen benim ürünüm olmakla birlikte kırmızı isminin genişliğini belki birilerine bulmakta yardımcı olurum amacıyla daralttım.Gerçi, bu hareketim Mark Rothko'nun ve kırmızısının güleceği türden bir işgüzarlık ya, neyse olsun varsın!<br />
<br />
Devlet Tiyatroları'nda oynanmakta olan bu güzel oyunu Nihat İleri ve Turan Günay ikilisi oynuyor. Nihat İleri'nin tiyatro performansını ilk defa gördüm bu oyun sayesinde, neler kaçırmış olabileceğim hakkında bayağı bir fikir sahibiyim. Ama gelin görün ki, bayağılıktan kurtulamıyorum. Sevdiğim esere "Hmm.. Güzel" demekten ileri pek gidemiyorum, uyuşukluk yapmak ve çağdaşlarımı taklit etmek gibi illet huylarım var. Yani, Rothko'nun tam nefret edeceği türden biriyim.<br />
<br />
Rothko Rothko deyip duruyorum ama onu önce size tanıtmam gerekirdi belki. Ressam demekle yetineceğim kalan bilgiye wikipedia'dan ulaşıverin bir zahmet.<br />
<br />
Oyuna dönecek olursak, Rothko'nun yanına asistan almasıyla başlıyor her şey. Daima aralarında zeka ve ruh testi kıvamında tartışmalar geçiyor ve hepsi Rothko'nun agresifleşmesi ve asistanın kafasının karışmasıyla noktalanıyor. Hatta, çocukluk travmalarıyla bile yüzleştiriyor gencecik asistanı.<br />
<br />
Her ne kadar, huysuz ve muhalefet bir insan gibi dursa da değerlerine çok bağlı bir adam Rothko. Geçmişe olan saygıyı öyle önemsiyor ki, dönemin yeni müzik tarzı olan Jazz'a bir gürültü olarak ve resimdeki yeni tarzları lafı gevelemek olarak görebiliyor. İtiraz etme şansınız yok, o kadar dürüst bir adam ki Rothko, çelişmek istemiyorsunuz bu adamla. Keza, her an içki şişesini kafanıza patlatabilir gibi görünüyor.<br />
<br />
Zengin restoranının birine resimlerini satmaya karar veriyor. Amacıysa, o insanların iştahlarını kaçırmak! Ne büyük düş ama... Ama lanet olsun ki, bu zenginler midesiz midir nedir?<br />
<br />
Usta-çırak tartışmaları bir çok edebi eserde, oyunda, filmde işlenmiş bir konu olmasına rağmen bu oyunda bizi sıkmıyor zaten, sıkamaz da. Odipal çıkarımlar yaparsın, hayatı anlamaya çalışırsın, sanatı sorgularsın... Her şeyi yaparsın ama asla sıkılmazsın bu oyunda.<br />
<br />
Tiyatro'ya gitmek, biraz düşünmek ve oyun çıkışında İstiklal soğuğuyla baş başa kalmak istiyorsanız, gidin alın işte biletinizi. Hayat kısa, ve benim bu resimde gördüğüm tek şey; "Kırmızı".</div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-19153610637596488752012-01-28T17:48:00.000-08:002012-01-28T17:49:08.068-08:00Bir otostopçunun hay aksi rehberi!<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Zaman geçiyordu. İnadına güldüğümüz kötü espriler gibi hayatlar yaşamaya devam ediyorduk. Zamane İnsanı dediğim günden bugüne zaman değişti...Hala Zamane İnsanı olabilmem için benim de değişmiş olmam gerektiğini düşünürsek iyi bir şey yapmış oluruz.<br />
<br />
Çünkü, ufaklığından beri her şeyi deşmeye, buluttan nem kapmaya, şüphelenmeye alışmış bir insanın kendine başlangıç noktaları seçmesi kolay değil. Ama sanırım oluyor. Gittikçe, yaşlandığımdan ya da olgunlaştığımdan mıdır bilinmez beynimin iplerini kısaltmış, dolaşabileceğim dairenin alanı da bir hayli daraltmış durumdayım. Ben büyüyorum, her dünyaya gelen insan gibi. Benim tek sorunum ise bunu kabul etmemem. Ciddi anlamda.<br />
Bir yandan değişimi ve dinamizmi savunurken bir yandan da dinamizm anlayışımın değişmesi beni tedirgin etmeye yetiyor. Şu anlık hayat görüşüm bana bizi belirleyen şeyin tecrübelerimiz, yani aslında yaşantımız, pratiklerimiz olduğunu söylüyor. Ben bir insanı uzun süre ondan da karşılık alarak sevmeye başladıysam, bu bunun ayan beyan örneğidir.<br />
<br />
Bununla uğraşmayacaksınız biliyorum ama az geri gidip geçen seneki yazılarıma göz atarak durumu anlayabilirsiniz. Romantiklikten gıdım haberi olmayan ben, cidden sevmeyi öğrendiğimi sanmaktayım. Bu durumu bazı zeki insanlar benden evvel farketmiş olacaklar ki beni test etmeye kalktılar. Zekalarına duyduğum hissi onlara duysam zaten onların yanında olurdum. Bu testte boş kağıt verdiğimi söylemekte yarar var.<br />
<br />
Böyle işte, insanın içini dökmesi lazım. Geleceğin psikoloğu olarak, bu tırt tavsiyeyi kendime de veriyorum. Çünkü zaten siz de biz de tırtız. Kasmanın alemi yok. İşte, eskisi kadar nefret etmiyorum kişisel gelişim kitaplarından. Salak insanlar okumalı onları. Okuyun yani eğer salaksanız, işe yarama ihtimali yüksek. İşe yararsa üzülmeyin, salak olmak fena değildir.<br />
<br />
İçimi döktüm buraya, bu da demek oluyor ki daha iyi bir seçeneğim yoktu. İçimi dökmeyi, cümlelere form vererek, bir tutam kurgu katarak yazsaydım aynı şeyi demezdim. Ama bu katıksız iç döküş yazısının tek anlamı benim şu an kendimi yalnız hissetmemdir. Geçecektir. Çünkü sabah kahvaltısına pastırma yapılacağı bilgisini aldım az önce. Üstüne filmler indirdim. Evim sıcak. Abim var, uzakta da olsa bir adam var şunun şurasında beklediğimiz. Yani, durum o kadar da fena değil.<br />
<br />
Yazdıklarını tekrar okumadan yayınla'ya basmayan bizden değildir.</div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-82245692831335161472012-01-28T08:15:00.000-08:002012-01-28T08:18:03.712-08:00The Purple Rose of Cairo<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div>
<a href="http://i2.listal.com/image/656801/600full-the-purple-rose-of-cairo-screenshot.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="224" src="http://i2.listal.com/image/656801/600full-the-purple-rose-of-cairo-screenshot.jpg" width="400" /></a><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"></span><br />
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></span></div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
</span><br />
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"> Çok şey düşündürten film. Gerçek mi, kurgu mu? Düşün, çık işin içinden. </span><br />
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Sanırım filmlerin ve rüyaların onca güzelliğine rağmen gerçekle büyülenmek istiyoruz. Ama pek mümkün görünmüyor.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"> Önümüzdeki günlerde geçip Word'ün başına Woody Allen'ın bu filmisi hakkında uzun bir yazı yazmayı planlıyorum. Sinefil için yazdığım yazıları da, Sinefil basıldıktan sonra burada paylaşmak istiyorum.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Şimdilik size, bu filmden alıntılar sunmakla yetineceğim. </span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></div>
<br /><span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><u>Cecilia</u>: I just met a wonderful new man. He's fictional but you can't have everything.<br />*<br /><u>Tom Baxter:</u> [to Cecilia] I love you. I'm honest, dependable, courageous, romantic, and a great kisser. <br /><u>Gil Shepherd:</u> And I'm real.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"> *</span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><u>Henry:</u> No! No! Don't turn the projector off! No! No! It gets black and we disappear! </span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">*</span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><u>Larry:</u> I want to go too! I wanna be free! I want out! </span></div>
<div>
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;"><u>Mr. Hirsch's Lawyer:</u> I'm warning you, that's Communist talk!</span></div>
</div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-41751180581736363452012-01-16T03:49:00.000-08:002012-01-16T03:49:30.019-08:00Fotografium, Turkcell Blog Ödülleri'nde aldığı başarısını bizimle paylaşıyor!<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="background-color: #f6f6f6; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; text-align: -webkit-auto;">Fotografium </span><strong style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: #f6f6f6; background-image: initial; background-origin: initial; border-bottom-width: 0px; border-color: initial; border-image: initial; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-align: -webkit-auto; vertical-align: baseline;">Canon 600D</strong><span style="background-color: #f6f6f6; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; text-align: -webkit-auto;"> profesyonel fotoğraf makinesi hediye ediyor! Yarışmaya katılarak</span><strong style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: #f6f6f6; background-image: initial; background-origin: initial; border-bottom-width: 0px; border-color: initial; border-image: initial; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-align: -webkit-auto; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.fotografium.com/CANON-600D-18-55-IS-II-KIT-canta-8GB-Class-10-Hafiza-karti-Yedek-Batarya_3619.html" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: transparent; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; border-bottom-width: 0px; border-color: initial; border-image: initial; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; color: #610000; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Canon 600D </a></strong><span style="background-color: #f6f6f6; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; text-align: -webkit-auto;">, </span><strong style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: #f6f6f6; background-image: initial; background-origin: initial; border-bottom-width: 0px; border-color: initial; border-image: initial; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-align: -webkit-auto; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.fotografium.com/Manfrotto-055XPROB-Tripod_2495.html?search=055" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: transparent; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; border-bottom-width: 0px; border-color: initial; border-image: initial; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; color: #610000; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Manfrotto tripod</a></strong><span style="background-color: #f6f6f6; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; text-align: -webkit-auto;"> ve </span><strong style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: #f6f6f6; background-image: initial; background-origin: initial; border-bottom-width: 0px; border-color: initial; border-image: initial; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-align: -webkit-auto; vertical-align: baseline;"><a href="http://www.fotografium.com/Kata-Sling-KT123-GO-30-Sirt-cantasi_5019.html?search=kata%20123" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: transparent; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; border-bottom-width: 0px; border-color: initial; border-image: initial; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; color: #610000; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Kata sırt çantası</a></strong><span style="background-color: #f6f6f6; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; text-align: -webkit-auto;"> kazanma şansı yakalayın! </span><a href="http://blog.fotografium.com/fotografium-canon-600d-hediye-ediyor/" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: #f6f6f6; background-image: initial; background-origin: initial; border-bottom-width: 0px; border-color: initial; border-image: initial; border-left-width: 0px; border-right-width: 0px; border-style: initial; border-top-width: 0px; color: #610000; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px; text-align: -webkit-auto; text-decoration: none; vertical-align: baseline;" target="_blank">http://blog.fotografium.com/fotografium-canon-600d-hediye-ediyor/</a><span style="background-color: #f6f6f6; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; text-align: -webkit-auto;"> sayfasını ziyaret ederek yarışma hakkında diğer bilgilere ulaşabilirsiniz.</span>
<br />
<span style="background-color: #f6f6f6; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; text-align: -webkit-auto;"><br /></span><br />
<span style="background-color: #f6f6f6; font-family: Arial, Helvetica, Tahoma, san-serif; font-size: 13px; font-style: italic; line-height: 22px; text-align: -webkit-auto;">Ben katıldım, siz de katılın, şansınızı deneyin bence. Bize de bir gün kader güler, güler inşallah. 600D mis olur, mis. Ama neyse, heyecan yapmamak lazım.</span></div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-87612769284390226362011-12-31T03:48:00.000-08:002011-12-31T03:48:22.587-08:00Kazın ayağı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Merhaba, uzun zamandır blog'a yazı girmiyorum. Bunun nedenlerini anlatmak gibi bir saçmalığa girmeyeceğim. Şu an içimde bulunduğum hisleri blogun kadim dostluğuna güvenerek yazmaya karar verdim, o kadar.<br />
<br />
Buraya yazmadığım süre zarfında her insanın hayatında meydana gelen yoğunlukta şeyler geldi başıma. Son zamanlarda, tam bir sınırı yok kafamda ama bir çok şey değişti sanki içimde ve çevremde. Örneğin, artık bunda saklayacak bir taraf görmüyorum, bir dostumu kaybettim. Merak etmeyin, sapasağlam yaşıyor ama aramızdaki o bağ koptu diyelim. İnsanın canını acıtan bir şey. Ama her zamanki gibi bu duygumu saklamamı gerektiren bir durum olmadığını düşünüyorum ve sizin duymanızdan da çekinmiyorum.<br />
<br />
Bunun dışında yurda çıktım mesela. Bir çok şey değişti. Sadece içinde kendimin bulunduğu bir hayat. Ama asla kendi kendime kalamayışımla tezat oluşturan bir süreç esasında. Memnunum halimden, hafta sonları eve dönmekten, evde artan süksemden ve yılmaz iki yüzlülüğümden.<br />
<br />
Her neyse, genel anlamda da çok sosyal olduğumu söyleyemem. Çoğu arkadaşımla görüşme sürelerim bir hayli düştü. Nicesel düşüşten ziyade, nitelikte de bir değişim olduğunu hissediyorum. Hayır, sevmemekle alakası yok, kendini bir yere,bir ortama ait hissedememe diyelim. Sanki uzak bir zamandaki fırtınanın hafif esintisini hissediyorum. Ve günün birinde beni bunalıma sokacak şeylerin bu günlerden beslenmiş olacağını hissediyorum.<br />
<br />
Bunun dışında, dünya ve ülkemizde bir sürü şey oluyor. Takip ediyorum, kimisini edemiyorum ama şunu söyleyeyim, okulu -yani dünyanın, ülkemizin ve toplumların mikro dünyasını- takip ediyorum. İnsanları inceliyorum, yargılıyorum acımadan, sonra pişman oluyorum... Bu böyle sürüp gidiyor, ben kendime genel geçer anlamlar bulmaya çalışıyorum. Belki de hiç bir şey yaptığım yok sadece bana yapıyormuşum gibi geliyor.<br />
<br />
7/24 okul ortamında bulunmanın garip bir tarafı da var, hayatı oradan ibaret görmek. İşte bu eylemi yaptığımı hissettiğimde eve dönüyorum, mahalleye bakıyorum, esnafa, şuna, buna ve eskiden görmediklerimi görmeye başlıyorum. Diyalektikten besleniyorum, bir şey mutlak olunca ona dayanamıyorum...<br />
<br />
Sonda söylenmesi gereken bir cümleyi de yazdıktan sonra, gelelim başka bir konuya, ben şu an halimden, her şeye rağmen memnunum. yani, şu an bazı ön kabullerim var ve Sartre'ın, varoluşçuların aksine "essence creates existence" diyorum ve esaslara bağlı varlık dünyamda yaşamayı istiyorum, her ne kadar varoluşçu felsefeyi tutarlı bulsam da...<br />
<br />
(Not: adettendir, iyi yıllar dileyeyim. Ama birden her şeyin güzelleşmesi imkansız. Twitter'da da dediğim gibi hayat cumulative'dir.)<br />
<br />
<br /></div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-62136727534073318752011-09-25T10:58:00.000-07:002011-09-25T11:32:01.311-07:00Okul<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Yarın okul açılıyo. 1.sınıfa başlıyorum. Şu an zoraki yazıyorum. Yazma hevesim modemimin anlık bozuluşuyla gitti....<br />
<div>
Bakalım yeni sezonda bizi neler bekliyor. Herkes kendine iyi baksın. Şu hafta ve beklediğim haberi alana kadar geçecek her süre hıphızlı aksın gitsin. Yoruldum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Geçmeyen başağrısı çeken herkese sevgilerle... Beynimiz büyüyo.</div>
</div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-68421522892293819492011-09-09T10:47:00.000-07:002011-09-09T10:47:40.952-07:00Kişisel<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.homeofbeliefs.com/wp-content/uploads/2010/05/jonathan-seagull-by-bach1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.homeofbeliefs.com/wp-content/uploads/2010/05/jonathan-seagull-by-bach1.jpg" /></a></div>
Yaz tatili bitmek üzere. Bu yaza dair umduğum ne varsa olmadı ve ummadığım ne varsa heh işte onlar oldu. Halimden çok şikayet edersem ummadan başıma gelenlere haksızlık ederim gibi geliyor. İşte tam da bu yüzden yazın geçip gidişine çıtımı bile çıkarmıyorum. Yazı İstanbul'da geçirmiş bir insan olarak da şunu itiraf etmekte yarar var; geçen veya bir önceki yaza göre daha serindi bu yaz. <div>
Bir de; İstanbul'da gezdim en azından. Baya baya gezdim sayılır. Hisarüstü'ne milyonlarca defa gideceğimi asla tahmin etmediğim bir yazdı.</div>
<div>
Düşündüklerimi yapmadığım veya yapamadığım bir yazdı. Ama dediğim gibi, pek karamsar değilim. Bir güç hissediyorum kendimde, bakalım...</div>
<div>
Kafam yer yer çok karıştı, yer yer de hiç olmadığı kadar netleşti. Güzel sohbetler ettim, güzel kitaplar okudum, güzel şarkılar dinledim. Bazı insanlara karşı hislerimde çok büyük değişiklikler oldu. İstemesem de oldu. Şarkılar dinledim. Öyküler yazdım. Sevdim. Yazdım. Dinledim. Anlattım. </div>
<div>
<br /></div>
</div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-22772711602725220072011-09-07T12:03:00.000-07:002011-09-07T12:08:58.545-07:00Tüm Zamanların En İyi Yüz Türk Filmi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Sinema dergisi 15.yıl özel sayısında Türk sinemasının en iyilerini duyuracak. Tabi ki, internette yapılan oylama ile.<a href="http://eniyi100turkfilmi.com/">http://eniyi100turkfilmi.com/</a> buradan yapabilirsiniz. 350 filmlik listeden 10 film seçmeniz yeterli. Hadi seçimi kolaylaştırmak adına 350 filme indirmişler ama seçim yapmak hala çok zor. Ben oylamaya katıldım fakat hala emin değilim listemden. Yarın başka düşünebilirim çünkü bir sürü film var ve hepsinin yeri apayrı. Ama naçizane, belirli sebepler çerçevesinde bu yaptığım seçimleri sizlerle paylaşasım geldi. Ayrıca yorum olarak kendi tavsiyelerinizi veya listelerinizi yazabilirsiniz. Kafa açıcı olabilir.<br />
(oylamada bir de filmleri 10'dan 1'e puanlamamızı istiyorlar ama ben sizlerle alfabetik sırayla paylaşıyorum.)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.sinemadafilmizle.com/afis/adivasfiye.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="127" src="http://www.sinemadafilmizle.com/afis/adivasfiye.jpg" width="200" /></a></div>
<b>Adı Vasfiye-Atıf Yılmaz</b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.filminiizle.com/mdsresim/agir-roman-filmini-izle410.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.filminiizle.com/mdsresim/agir-roman-filmini-izle410.jpg" /></a></div>
<b> Ağır Roman-Mustafa Altıoklar</b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTksF0oMiFDF5Wrpj7kebbtZOce71tuiF8sICAJCF_NAvvXiw8O-A" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTksF0oMiFDF5Wrpj7kebbtZOce71tuiF8sICAJCF_NAvvXiw8O-A" width="141" /></a></div>
<b> Eşkıya- Yavuz Turgul</b><br />
<b><br /></b><br />
<b> </b> Not: Sinemada izlediğim ilk film olduğu için torpil yapmış olabilirim. Bir de keşke Yavuz Turgul hep böyle filmler çekseydi. Av Mevsimi gibi değil.<br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://static.ideefixe.com/images/232/232734_2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://static.ideefixe.com/images/232/232734_2.jpg" width="200" /></a></div>
<b><br /></b><br />
<b> Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?- Ezel Akay</b><br />
<b><br /></b><br />
Not: Ezel Akay bu ülkede desteklenmesi gereken azınlıktan biri.<br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<a href="http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTWTLaoa-1Fjne7K2KDSjua6jh8b2jwhzJwpPqQMCD3A4iZvdNH" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTWTLaoa-1Fjne7K2KDSjua6jh8b2jwhzJwpPqQMCD3A4iZvdNH" width="138" /></a><b><br /></b><br />
<b> Kosmos- Reha Erdem</b><br />
<b> </b>Not: Elimde olsa Reha Erdem'in başka filmlerini de koymak isterdim.<br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://img.blogcu.com/uploads/1filmizle_kucuk_kiyamet.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://img.blogcu.com/uploads/1filmizle_kucuk_kiyamet.jpg" width="137" /></a></div>
<b><br /></b><br />
<b> Küçük Kıyamet-Taylan Biraderler</b><br />
<b><br /></b><br />
Not: Türk sineması için ilginç ve başarılı bir iştir. İlker Aksum oyunculuğuyla yardırır.<br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<br />
<b><br /></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.fullizle.org/wp-content/uploads/2009/11/Z%C3%BC%C4%9F%C3%BCrt-A%C4%9Fa-%C5%9Eener-%C5%9Een.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://www.fullizle.org/wp-content/uploads/2009/11/Z%C3%BC%C4%9F%C3%BCrt-A%C4%9Fa-%C5%9Eener-%C5%9Een.jpg" width="135" /></a></div>
<b> Züğürt Ağa- Nesli Çölgeçen </b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<a href="http://www.sinematurk.com/images/film/1324_4.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="145" src="http://www.sinematurk.com/images/film/1324_4.jpg" width="200" /></a><b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b> Selvi Boylum Al Yazmalım- Atıf Yılmaz</b><br />
<b><br /></b><br />
<b> </b>Not: Klasik.<br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://img03.imgsinemalar.com/images/afis_buyuk/s/Sevmek-Zamani-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://img03.imgsinemalar.com/images/afis_buyuk/s/Sevmek-Zamani-1.jpg" /></a></div>
<b><br /></b><br />
<b> Sevmek Zamanı- Metin Erksan</b><br />
<b><br /></b><br />
<b> </b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://kurgucuyuz.biz/wp-content/uploads/2010/06/yumurta.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="http://kurgucuyuz.biz/wp-content/uploads/2010/06/yumurta.jpg" width="138" /></a></div>
<b><br /></b><br />
<b> Yumurta- Semih Kaplanoğlu</b><br />
<b> </b>Not: Başarılısın başarılı. Tüm üçlemeyi koydum farzediyorum.<br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b><br />
<b><br /></b></div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-36003329334502577892011-09-04T15:21:00.000-07:002011-09-04T15:21:12.100-07:00Beckett<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Samuel Beckett'in de el yazısı bir hayli çirkinmiş. Benim de çirkin. Bu adamla bir ortak noktam çıktığına göre rahat uyku uyuyabilirim...<br />
<br /></div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-26051451021634105252011-09-03T06:07:00.000-07:002011-09-03T06:08:15.883-07:00Şiddet içerikli yazı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Az çok gündemi takip eden her insanın gözüne çarpmıştır kadın cinayeti haberleri. Özellikle son yıllarda tırmanışa geçmiş bir şiddet ortamından bahsediyoruz. Yalnızca medyaya yansıyan cinayet ve dayak haberleri değil, yüzlerce kadın gözlerden ırakta dayak yemekte, tecavüze veya tacize uğramakta. Aklıma onlarca örnek geliyor şu son aylardan, ki bunlar sadece benim ufak aklımda kalanlar.Ama bahsetmemin bir manası yok, zaten hepsi haber sitelerinin arşivlerinde bulunuyor, isteyen ulaşabilir hepsine. Benim canımı sıkan çevremdeki ummadığım insanların bile bu durumu sanki önemsiz veya abartılmış bir olgu gibi karşılaması. "Gerçekten o kadar artmış mı yani, eskiden de vardı" cılar mı dersin, "Yanlış anlama da yani erkekler de öldürülüyor." cular mı.<br />
Siz biliyor olsanız da, artık defalarca okumuş, izlemiş olsak da yine yeni yeniden bu sayıların bir kısmından bahsetmek istiyorum. Belki bilmeyen insanlar için bir şeyleri değiştirebilir diye.<br />
<br />
2002'de resmi kayıtlara göre 66 kadın öldürülmüştü, erkekler tarafından.Bu sayı 2007'de 1011, 2009'un ilk 7 ayında 953 e ulaştı. Ve 2011 itibariyle de günde ortalama 5 kadın ölüyor. Bu insanlar turşu suyu muhabbeti yüzünden kavga sırasında ölmüyor. Bu insanlar çoğunlukla kadına biçilen roller, kadının suçluluğa yatkın oluşu, cinsel isteksizlik, boşanmayı istemesi, başka bir ilişkisinin olması gibi sebeplerle ölüyor.<br />
<br />
Cinayetler dışında bir de intihar gerçeği var. Bir çok kadının intihar haberi de yansıyor medyaya. Bazılarının baskıyla zorla intihara sürüklendiğini tahmin etmek güç değil. Ve intihar rakamları da o kadar can acıtıcı ki. Sadece Şanlıurfa'da 2011'in ilk altı ayında 149 kadın intihar etmiş.Güneydoğu'daki illerin çoğunda da buna benzer rakamlar var.<br />
<br />
Kadın cinayetleri, Kürt sorunu gibi Türkiye'nin bir gerçeğidir. Ama ne yazık ki hakkında doyurucu yazı bulmak çok zor. Bianet, Radikal, Cumhuriyet takip edebildiğim kadarıyla bu duruma en çok yer ayıran ve yazılar paylaşan gazete/site durumunda. Onlarda bile inceleme yazıları çokça bulunmamakta. Bulunsa da benzer şeylerden bahsedilmekte.<br />
<br />
Son zamanlarda okuduğum kadına yönelik şiddete dair en ilginç yazılardan biri dünkü Cumhuriyet Bilim-Teknoloji ekindeydi. <a href="http://bilimteknik.cumhuriyet.com.tr/?hn=273910">http://bilimteknik.cumhuriyet.com.tr/?hn=273910</a> şuradan okumanızı tavsiye ediyorum. Kadına yönelik cinsel şiddeti azaltmanın yolunun kadın haklarına ısrarla odaklanmaktan geçtiğini öne süren yazıda primat davranışlarından hareketle insan toplumlarına dair çıkarımlar yapılmış.<br />
<br />
Evrimsel açıdan bize en yakın hayvanların primatlar olduğu düşünülürse, aslında çok da yerinde bir hareket bu. "Kadına baskı kurma çabasının , eşitsizlikten ve bunun da insanın doğasından kaynaklanan bir özellik mi yoksa bu durum söz konusu olayların yinelenmesini önleme konusundaki başarısızlığımızın bir sonucu mudur?" cümlesi yazının en önemli kısımlarından biri.<br />
<br />
Yazıda "Primatlar ve İnsanlarda Cinsel Baskı" adlı bir kitaptan bazı bilgiler de veriliyor. Siz yazıyı okuyun ama eğer üşeniyorsanız özetleyebilirim. Mesela, Japon makakları, babunlar ve şempanzelerde cinsel baskı erkeklerin cinsel davranışlarında bir taktik olarak kullanılıyor. Ama Bonobo'larda durum tamamen farklı. Dişi egemen bir topluluk olan Bonobolarda, erkekler sadece kadınları destekleyici davranışlarda bulunuyor. Bu farklılığın genlerden çok kültüre bağlı olduğuna değiniliyor. Mesela bir başka yerde doğup o topluma gelen erkekler de oradaki davranışı benimsiyorlar.<br />
<br />
Kısacası genlerin, fiziksel farkların arkasına saklanmak pek de mantıklı görünmüyor. Eğer şikayetçiysek bugünkü eşitsizliklerden yapmamız gereken şeyin ısrarla kadın haklarına değinmek olduğunu söylüyor yazı. Bence de çok güzel bir yaklaşım ve güzel bir yazı....</div>
duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-59266242898722773002011-09-01T14:20:00.000-07:002011-09-01T14:29:45.148-07:00lebowskiİnsanın bir gün içinde başına bir sürü şanssızlık, kaza, bela gelirse bir yerden sonra koyverir gider ya. Yani bana ve çevremdeki bazı insanlarda olduğunu farkediyorum en azından. O anlar belki de insanın en mutlu anı oluyor. Hani koyvermişsin, ne olursa olsun farketmez o saatten sonra. Gün içerisindeki veya daha uzun bi süreç içerisindeki çabalarını, ufak sorunları, uğraşıları, tartışmalarını hatırlarsın ve hepsi sana suyun içinde amaçsızca çırpınmalarmış gibi gelir. Şanssızlığını bağrına basar ve anıra anıra gülersin. Kısmen sarhoş olursun artık aldığın darbelerden. Biri küfretse öpesin gelir. Biri derdini anlatsa umrunda olmaz. Yani hep aynı şeyleri farklı cümlelerle anlatıp durduğumun farkındayım, böyle bi durum var.<div>
<br /></div><div>Ama o süreç de biter. Ayılmaya başlarsın yavaş yavaş. Yüzüne hayatın gerçekleri çarpar. Başarısızlığını deminki gibi kucaklayamıyorsundur. İçinde bir boşluk hissi oluşur. Saatlerdir güldüğün için ağzın hala yayvan vaziyettedir ama gözlerin boş bakar. Küfür etmeye başlarsın, kafanı yavaşça yastığa koyarsın. "olmazsa olmasın be. lanet gitsin!"</div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-91862465479430962202011-08-28T15:51:00.000-07:002011-08-28T15:58:44.316-07:00benden çok var.Benden milyonlarca olması hoşuma gitmiyor. Ya beni özel yaratıcaktın, ya da yaratmıycaktın. Bu ne allahısen. Evet sen. Sanki ruhumda farklı olan bi yön varmış da beynim yetersiz kalıyormuş gibi hissediyorum. iq testlerinden de korkuyorum. Vallahi dert şu var olmak. Yahu ben varım da, binlerce gereksiz şey niye var. bana ne onlardan. Sanırım bu dünya gerçekten benim etrafımda dönmüyor. Dönseydi böyle olmazdı. Şimdi hepsi bir rüya deseler uyansam şu 19 yıllık maceramdan kendi kendime küfrederim, bilinç altına bilmem ne diye. Olacak iş değil.<div>Yok hayır, hiç yoktan yere ekmek, su, elektrik falan harcıyorum ben. Yazık günah, belki benim yüzümden çok zeki, gelecek vaat eden bir insan ölüyor bir yerlerde. Dünyanın tek sorunu bu bence, gereksiz, haddinden fazla insan var. Kuru kalabalık. </div><div>Ben açık açık söylüyorum spam kutusuna atsalar benim gibileri kırılıp gücenmem. Format istiyor bu dünya format. Gelin bana deyin ki, şu saatten sonra senin gibileri kaldıramaz bu dünya, senin canını alsak da hak eden insanlar medeniyeti geliştirse. Yemin ediyorum, hayır dersem şerefsizim. Amaaa bi dakkaa. Beni alıp, benim gibileri bırakacaksan olmaz! Onlar yaşarsa ben de yaşarım. </div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-32113226962836053132011-08-28T03:06:00.000-07:002011-08-28T03:29:05.268-07:00Cumhuriyet GazetesiUzun zamandır Cumhuriyet gazetesi okumuyordum. Nedeni aslında bir çok şeydi. Adam akıllı gazete almıyordum, alırsam da genelde Radikal oluyordu tercihim. Ama Radikal'e soğudum şu aralar. Yüzeysel köşe yazılarından ibaret gelmeye başladı, haber servisi hala çok sağlam ona bir lafım yok. İnternette yine ilk okuduğum gazetedir Radikal. <div>Bu sabah kahvaltımdan sonra, pazar kahvesinin yanına Cumhuriyet almış babam. Son zamanlarda hangi gazetenin bulmacası çoksa onu tercih eden babamın bu yaptığına şaşırdım esasında. Her neyse, açtım gazeteyi okumaya başladım. 2. sayfadaki kadına şiddetle ilgili haber gözüme ilişti, doyurucu bir haberdi, bilgilendirici. Hemen yan sayfada bayramın ilk kaza haberini gördüm. Boy boy fotoğraflar ve acının pazarlandığı haberlere benzemeyen 3.sayfa haberi gördüm iki tane. Ne mide bulandırıcı, ne de üstünkörü. Olması gerektiği gibi, basının haber verici misyonunu hakkıyla yerine getirerek ...</div><div>Sonraki sayfada Ali Sirmen'in çok hoş bir yazısı vardı. Sokak müzisyenleri ve seslerini artık duy-a-mayışımızla ilgili hoş bir yazı. </div><div>Böyle böyle geçen sayfalar. bilgilendirici haberler, güzel röportajlar, sergi haberleri... </div><div>Reklam görmekten insanı yormayan, eski Cumhuriyet gibi kazıklaşmış ideolojik fikirlerle insana sıkıntı bastırmayan başarılı ve okunası bir gazete var ortada.</div><div>Cumhuriyet gazetesinin Türk medyası içerisindeki duruşunun farkındayım. Ama ben her hangi bir şey üzerinden insanları sınıflandırmaktan hoşlanmadığım için sadece bir gazete olarak görüyorum Cumhuriyet'i. Şöyle de bir durum var;bir basın organı, içerisinde barındırdığı gazeteciler dolayısıyla taraf olmak durumundadır. Tarafsız habercilik diye bir şey çoğu zaman lafta kalır. Haberi tarafsız verebilsen bile, yorum kısmı(ki belki de en önemli kısım) taraflık halini içermek durumundadır. Biliyorum ki bir çok insan da kendi görüşlerine ve değerlerine yakın gazeteler okumaktan hoşlanıyor. Ama ben mümkün olduğunca farklı gazeteleri okuyup, mümkünse aynı haberi farklı yerlerde okumaya çalışıp ona göre görmeye çalışırım gerçekleri. Ama koyu, bağnaz, akılsızca yapılan haberlere, suçlamalara, ahkam kesmelere insanın bir yerden sonra sabrı kalmıyor. Bu da ayrı bir sorunsal. Ama ben bu ülkede her fikrin layıkıyle savunuculuğunu yapan bir kaçar tane de olsa iyi gazeteci olduğuna inanıyorum. Tek sorun şu; iyiyle kötü yanyana içiçe, insan bazen seçemiyor...</div><div>
<br /></div><div>İyi pazarlar </div><div>Şehir insanı aydın duygu Şirinevlerden bildirdi. Her şeye rağmen birazdan cam silecek gibi görünüyor. Gazeteyle cam çok güzel siliniyor bu arada. </div><div>
<br /></div><div>
<br /></div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-62178899363890055702011-08-23T06:24:00.000-07:002011-08-23T06:27:50.485-07:00sun is on my sidedoy daray daray.<div>
<br /></div><div>Büyükbaş hayvan ve deniz birbirine ne de çok yakışıyormuş.</div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1284230072493308021.post-62452790627924350212011-08-10T07:36:00.001-07:002011-08-10T07:44:16.421-07:00şŞu zamanda sıkıcı bir insan olmamak çok zor. Mesela ben, artık yazarken bile sıkıldığım saçmalıkları sizlerle paylaşmak istemiyorum. Sizi düşündüğüm için. Ama kimi bloglar var ki, yazılar su gibi akıp gidiyor, manalı şeyler anlatmasa da kendini okutuyor. Ben asla onlardan olamayacağım.<div>
<br /></div><div> O yüzden eğer bunu okuyorsan şu anda, bu blogu neden takip ettiğini sor bi kendine. Mantıklı bir cevap bulamayacağını düşünüyorum. Bulursan eğer bana da söyle de belki özgüvenim yerine gelir.</div><div><div>
<br /></div><div>Demem o ki, siz siz olun Tosun Paşa'nın hamam sahnelerini izlemeyin. Çok fena çok. </div></div>duyguözbağcıhttp://www.blogger.com/profile/06491417317436975531noreply@blogger.com6