31 Aralık 2010 Cuma

pislik ve google görseller'de "disgusting" araması üzerine


İnsandan önce pislik vardı
Sonra insan,
evinden attı pisliği
pislik tekrar geldi
tekrar attı.
tekrar, tekrar
çöp arabaları, konteynrlar, tozbezleri, süpürgeler...
hepsi yardım etti, pislikleri atmamıza
biz kapıdan atar atmaz, yenileri geldi.
Gelicek.
bizden önce pislik vardı.

30 Aralık 2010 Perşembe

Kusura bakma, seni günlük gibi kullanıyorum. Ama okuyunca biraz hak vericeksin.

Evet, günlerdir bugünü bekliyordum.
On gün kadar önce Facebook hesabımı kapattım. Bugün ise twitter hesabımı… Nedenine gelince, dürtüklenmekten sıkıldım. Evet evet, ha bire bir arkadaşlık teklifi, yok eventler, yok profil resmi yüklemeler, eğlendiğini ispatlamalı albümler, kültürlüyüm ben’li okuduğun kitap/sevdiğin müzik tarzı bölümler ve bir curcuna… Sana zaman ayıramayan insanların kendilerini tatmin edişleri falan, hiç çekilir gibi değil. (özel gün kutlamaları falan)

Bir de özel hayat diye bir şey bırakmayan bir yer. Bir salaklık yapıp paylaşıyoruz şimdi ama bence ileride pişman olucaz yani. Tamam privacy settings diye bişey var ama ben babamdan böyle gördüm, evde bile hep dinliyolar bizi…:)

Size hesaplarınızı kapatın demiyorum. Siz takılın ama arada güzel videolar falan görürseniz linkini falan paylaşın benimle olur mu?

Twitter’a gelince. Twitter benim için Cüneyt Özdemir’le kavga etmek ve birkaç arkadaşımla muhabbet dışında pek bir şey ifade etmiyordu he tabi bir de allahcc, dbdevletbahceli falan. Facebook’u kapadıktan sonra içimdeki social network kırıntılarını da buraya döktüm. Şunu söyleyebilirim ki; twitter daha da saçma bir yer.

Tüm bunların üstüne, bugün deneysel bir çalışma yapıp tüm günümü yalnız geçirdim. Kendimi bu kadar sevdiğimi hatırlamıyorum. Çok eğleniyoruz he.

İşte böyle be blog, kaldık başbaşa. Birden bire inzivaya çekildim ya şimdi… Hep kumanda panelini açıp yorum var mı diye bakıyorum. Eskiden günde bir kere yaptığım şeyken… İşte alışçaz zamanla. Dürtükleyin ama arada siz de.

Not: Bir daha günlük kıvamında yazı girmemek için yılbaşınızı da şimdiden kutluyorum. Sayın pagandan dönme, hristiyandan görme yılbaşı kutlayıcıları. Ben de kutluycam tabi, ehehe.

is this just fantasy?

Dünya yıkılsa umrumda olmayacak gibi
Yeni aldığım bir şeyim çalınsa, gülüp geçerim gibi
Yazdıktan sonra, kaydete basmamışken bilgisayarım kapansa, tınmam gibi
Kurt gibi açken tabağıma koyduğum yemeği yere düşürsem, böyle işte yanı kısacası bohemian rhapsody

"open your eyes, look up to the skies and see,
i'm just a poor girl, i need no sympathy,
because i'm easy come, easy go, little high, little low,
any way the wind blows doesn't really matter to me, to me "

Bana bir adet eski tahta masa lazımmış

Sıra sana mı geliyor blog? Kork bundan.
Sana olan aşkımı tekrar alevlendirmek için arkaplanını değiştiriyorum.
Sevgi neydi, sevgi emekti.
Elimden gelen budur canım blog'um.

28 Aralık 2010 Salı

Sansüre karşıyız di mi!

Şimdi de fizy'yi kapatmışlar. Gerçi ben Dns ayarı ustası olduğumdan girebiliyorum ama ortada bir özgürlük ihlali var.
Yine gerildim

Erkekleri neden seviyorum?

Çünkü sesleri güzel.

27 Aralık 2010 Pazartesi

eşeğin halinden eşekten düşen anlamaz.


sağ elimde bir telefon
sol elimde bir telefon, kendi kendimi aramaya karar verdim
garip bir sessizlik.
nefes alıp veriyorum, biri de benimle birlikte nefes alıp veriyor.

23 Aralık 2010 Perşembe

Bazıları da insan bağımlısı, he

Yalnız olmakla , yalnız görünmek arasında ince bir çizgi var. Ben mesela asla yalnız değilim. Hadi deseniz ki; geçen şurdaydın, yalnız başına. Boşuna yorulmayın kimse yoksa, Ruhi var Ruhsar var... İşte bunun gibi elle görülüp , gözle tutulmayan şeyler.

Başlık aslında burada olmalıydı.


---
Ve son olarak yüzeyselliğimi dışavurabilecek bir şeyler söyliycem. Bergman varya , şu dahi İsveç yönetmen... Persona'sında bir hanımabla var işte aktris falan, her neyse nolduysa konuşmayı bırakıyo. Ben de lisede yapmıştım bunu, bir gün boyunca kimseyle konuşmamıştım, öğretmenler falan da dahil. Hiç de karizmatik falan olmamıştım. O yüzden, bu filmi herkes izlemeli. Nerede konuşabilen ama konuşmayan bir insan görülürse, ona biraz ilgi göstermeli.

21 Aralık 2010 Salı

Bugün öğrendim ki

Fizy var ya , orda sağda cocacola müzik listesi var falan. Ben onu coca-cola bizim için seçmiş falan sabit bişey diye hiç dokunmuyodum, tek tek dinliyodum ne dinliyceksem.
Çok acı verici, hiç şarkıların sağındaki artılardan da şüphelenmemişim.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Ben eleştirinin; zeki, çevik ve ahlaklısını severim

Biri benim 20 yaşına gelmiş çocuğuma gelip şımarık, salak falan derse,
Onca yılımı bi insana harcamışlığın verdiği hınçla, hayatı ona zindan ederim.

Bu mantıktan yola çıkarsak,
10 yılımı harcadığım bi şeye sallarsanız bu nefretin yarısını.
1 yılımı harcadığım bi şeye sallarsanız, bunun 20de birini,
3 ayımı harcadığım bi şeye sallarsanız, bunun 80de birini,
1 günümü harcadığım bi şeye sallarsanız, bunun 7200de birini
görürsünüz.

O yüzden, akıllı olun.

16 Aralık 2010 Perşembe

Tamam, sadece alkol hepsi bu.

Ben sanırım mutlu olamıycam. Cok abes bi sebebi yok, öyle hissediyorum sadece. Ya geç kalıcam, ya da erken gidicem bazı şeylere

14 Aralık 2010 Salı

ben olsaydım


-En büyük isteğiniz nedir?
+Ölümsüz olmak ve sonra ölmek.

A bout de souffle filminde Patricia ablamızın , bir yazarla olan röportajından bir kesit bu . (uğurlu sayım da yedi bu arada)

Şimdiyse bi şey anlatıcam aradaki farkı görün diye;
Geçen gün bir arkadaşımın yanına gittim, yanında benim tanımadığım arkadaşları vardı falan, tanıştık vs. Bir tanesi, daha tanışalı 5 dakka olmuşken, "hayattaki en büyük isteğin ne?" diye sordu bana. O an mal gibi kaldım hiç bir şey bulamadım, aslında aklıma bir çok şey geldi ama hiç birini söylemeye değer bulmadım. Ağzımda geveledim, ben böyle iyiyim eheh falan diye. Zaten benim cevabımı beklemeden herkes kendi cevabını söylemeye başladı, herkeste ne hayaller varmış ya... Bi tanesi kokpitte sevişmek demişti mesela. Tebrik ediyorum onu.

Ben ne istiyorum, gerçekten çok salakça şeyler... bugün bi şey isterim yarın başka bi şey, bana güven olmaz.

12 Aralık 2010 Pazar

dont you need sb to love?


Bir çok insan bulunduğu ortamlarda kafa dengi insan bulamamaktan, çok az arkadaşı olmasından yakınıyomuş, bunu gördüm. Halbu ki kafa dengin insan bulamazsın zaten, sen onun dengi olmaya çalışırsın , o senin... Böyle buluşursunuz bi yerde. Bazen mesafe çok olunca kapanmaz tabi, o zaman da eyvallah demenin vakti geldi demektir dostlar.

Hayat çok ciddi bir şey değil, eğlenin diycem... Küfretcek bazıları. İyi si mi ben önce eğlendiriyim sizi birazdan üzük bi ruhhaliyle birşeyler paylaşırım sizinle. Ya da sadece seninle paylaşırım, sayın sanal alanım. Farkettiniz diy mi, mutluyum.

O zaman jim carrey'den gelsin,

when the truth is found to be lies
and all the joy within you dies

http://fizy.com/#s/1lsa6e

8 Aralık 2010 Çarşamba

büyük laf ama sakın çalmayın

"Yalan zevk vermiyo artık, çünkü herkes atıyo."

bunu söyleyen babamsa, bırakın da hayatın bir alanında şanslı hissedeyim kendimi.

7 Aralık 2010 Salı

buraları böyle şenlikliydi böyle yanarlı dönerli bir zamanlar.
hiç motive etmiyosunuz beni sayın izleyiciler.

6 Aralık 2010 Pazartesi

morpheus sensin kolay gelsin

çok sıkıldım ben ,
matrixde yaşamak istiyorum. Böyle ensemden prize bağlayıp sisteme soksunlar beni. Derileri çekiyim böyle üstüme. Gez toz yapıyım orda burda. Ajan Smith gelsin elini soksun karnıma, Smith oliyim ben de. Neonun arkasından usulca yaklaşıp elimi soktum mu, gerisi yalan arkadaş. Smiiiiith oynarız tüm matrixçek

5 Aralık 2010 Pazar

doldum ve sana sardım blog

Uzun zamandır blogu savsakladığımı biliyorum. bugün yazmak için sebeplerim var, artık insanların iğrenç taraflarından bahsedicem. Bunlardan biri de şu, özellikle ülkemizde eşcinselliğe ve eşcinsel insanlara karşı anlayış kıtlığının olması. Onları anlamak gerçekten zor olabilir (bak işte ben de piç gibi onlar-bizler kıvamına getirdim yazıyı , sikiyim) ama kimse kimseye bok muamelesi yapamaz arkadaşım.

Lafta en kıçıkırık insan bile özgürlükçü oluyor ama konu eşcinselliğe geldiğinde herkes kabuğuna çekiliyor, dışından hakaret etmeyen bile içinden saydırıyor. Futbol gündemiyle pek bi aram yoktur, ama geçen aylarda eşcinsel olduğu için görevini yapamayan bir hakemin haberi konuşuluyordu heryerde. Şimdi de eşcinsel olduğu için görevinden ihraç edilen bir din kültürü öğretmeni haberini gördüm Radikal'de.

İnsanların özel hayatlarını didiklemeye, onları yaftalamaya o kadar meraklıyız ki!
Yetişkin her insan kimle ilişkiye girip girmeyeceğine kendi karar verir. (tabi bu bir çocuk veya hayvan değilse veya zorlama durumu yoksa) Ama nedense devlet eliyle bu insanlar toplumdan itiliyor. Ve bazı mallar da geçip konuşuyor; "Bunlar kötü örnek oluyorlar, emsal teşkil ediyorlar."

Kim ne derse desin, şöyle bir gerçek var;
Bu ülkede hala özgürlük denen bir şey yok.
Protesto hakkı yok.
Cinsel kimliğini özgürce yaşama hakkın yok.

Ama neler var;

İşlerinden cinsel seçimleri nedeniyle kovulan insanlar var.
Eşcinsellere eksik insan muamelesi yapanlar var.
Bir genç kızın saat 9da dışarıda olmaması gerektiğini düşünen insanlar var.

Hiiiiç boşa çenenizi yormayın, hiç de mutlu mesut bir yer değil burası. Hatta çirkin hrkesin herşeye burnunu soktuğu bir yer. Türkiyeyi seviyorum. Türkiye iyi ama çevresi kötü