25 Eylül 2011 Pazar

Okul

Yarın okul açılıyo. 1.sınıfa başlıyorum. Şu an zoraki yazıyorum. Yazma hevesim modemimin anlık bozuluşuyla gitti....
Bakalım yeni sezonda bizi neler bekliyor. Herkes kendine iyi baksın. Şu hafta ve beklediğim haberi alana kadar geçecek her süre hıphızlı aksın gitsin. Yoruldum.

Geçmeyen başağrısı çeken herkese sevgilerle... Beynimiz büyüyo.

9 Eylül 2011 Cuma

Kişisel

   Yaz tatili bitmek üzere. Bu yaza dair umduğum ne varsa olmadı ve ummadığım ne varsa heh işte onlar oldu. Halimden çok şikayet edersem ummadan başıma gelenlere haksızlık ederim gibi geliyor. İşte tam da bu yüzden yazın geçip gidişine çıtımı bile çıkarmıyorum. Yazı İstanbul'da geçirmiş bir insan olarak da şunu itiraf etmekte yarar var; geçen veya bir önceki yaza göre daha serindi bu yaz. 
Bir de; İstanbul'da gezdim en azından. Baya baya gezdim sayılır. Hisarüstü'ne milyonlarca defa gideceğimi asla tahmin etmediğim bir yazdı.
Düşündüklerimi yapmadığım veya yapamadığım bir yazdı. Ama dediğim gibi, pek karamsar değilim. Bir güç hissediyorum kendimde, bakalım...
Kafam yer yer çok karıştı, yer yer de hiç olmadığı kadar netleşti. Güzel sohbetler ettim, güzel kitaplar okudum, güzel şarkılar dinledim. Bazı insanlara karşı hislerimde çok büyük değişiklikler oldu. İstemesem de oldu. Şarkılar dinledim. Öyküler yazdım. Sevdim. Yazdım. Dinledim. Anlattım. 

7 Eylül 2011 Çarşamba

Tüm Zamanların En İyi Yüz Türk Filmi

Sinema dergisi 15.yıl özel sayısında Türk sinemasının en iyilerini duyuracak. Tabi ki, internette yapılan oylama ile.http://eniyi100turkfilmi.com/ buradan yapabilirsiniz. 350 filmlik listeden 10 film seçmeniz yeterli. Hadi seçimi kolaylaştırmak adına 350 filme indirmişler ama seçim yapmak hala çok zor. Ben oylamaya katıldım fakat hala emin değilim listemden. Yarın başka düşünebilirim çünkü bir sürü film var ve hepsinin yeri apayrı. Ama naçizane, belirli sebepler çerçevesinde bu yaptığım seçimleri sizlerle paylaşasım geldi. Ayrıca yorum olarak kendi tavsiyelerinizi veya listelerinizi yazabilirsiniz. Kafa açıcı olabilir.
(oylamada bir de filmleri 10'dan 1'e puanlamamızı istiyorlar ama ben sizlerle alfabetik sırayla paylaşıyorum.)

Adı Vasfiye-Atıf Yılmaz














      Ağır Roman-Mustafa Altıoklar




















         Eşkıya- Yavuz Turgul


        Not: Sinemada izlediğim ilk film olduğu için torpil yapmış olabilirim. Bir de    keşke Yavuz Turgul hep böyle filmler çekseydi. Av Mevsimi gibi değil.














   Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?- Ezel Akay


Not: Ezel Akay bu ülkede desteklenmesi gereken azınlıktan biri.














                Kosmos- Reha Erdem
  Not: Elimde olsa Reha Erdem'in başka filmlerini de koymak isterdim.
















                   Küçük Kıyamet-Taylan Biraderler


       Not: Türk sineması için ilginç ve başarılı bir iştir. İlker Aksum oyunculuğuyla yardırır.







                 Züğürt Ağa- Nesli Çölgeçen        


















 Selvi Boylum Al Yazmalım- Atıf Yılmaz


  Not: Klasik.










                  Sevmek Zamanı- Metin Erksan


      


















                 Yumurta- Semih Kaplanoğlu
 Not: Başarılısın başarılı. Tüm üçlemeyi koydum farzediyorum.









4 Eylül 2011 Pazar

Beckett

Samuel Beckett'in de el yazısı bir hayli çirkinmiş. Benim de çirkin. Bu adamla bir ortak noktam çıktığına göre rahat uyku uyuyabilirim...

3 Eylül 2011 Cumartesi

Şiddet içerikli yazı

Az çok gündemi takip eden her insanın gözüne çarpmıştır kadın cinayeti haberleri. Özellikle son yıllarda tırmanışa geçmiş bir şiddet ortamından bahsediyoruz. Yalnızca medyaya yansıyan cinayet ve dayak haberleri değil, yüzlerce kadın gözlerden ırakta dayak yemekte, tecavüze veya tacize uğramakta. Aklıma onlarca örnek geliyor şu son aylardan, ki bunlar sadece benim ufak aklımda kalanlar.Ama bahsetmemin bir manası yok, zaten hepsi haber sitelerinin arşivlerinde bulunuyor, isteyen ulaşabilir hepsine. Benim canımı sıkan çevremdeki ummadığım insanların bile bu durumu sanki önemsiz veya abartılmış bir olgu gibi karşılaması. "Gerçekten o kadar artmış mı yani, eskiden de vardı" cılar mı dersin, "Yanlış anlama da yani erkekler de öldürülüyor." cular mı.
Siz biliyor olsanız da, artık defalarca okumuş, izlemiş olsak da yine yeni yeniden bu sayıların bir kısmından bahsetmek istiyorum. Belki bilmeyen insanlar için bir şeyleri değiştirebilir diye.

2002'de resmi kayıtlara göre 66 kadın öldürülmüştü, erkekler tarafından.Bu sayı 2007'de 1011, 2009'un ilk 7 ayında 953 e ulaştı. Ve 2011 itibariyle de günde ortalama 5 kadın ölüyor. Bu insanlar turşu suyu muhabbeti yüzünden kavga sırasında ölmüyor. Bu insanlar çoğunlukla kadına biçilen roller, kadının suçluluğa yatkın oluşu, cinsel isteksizlik, boşanmayı istemesi, başka bir ilişkisinin olması gibi sebeplerle ölüyor.

Cinayetler dışında bir de intihar gerçeği var. Bir çok kadının intihar haberi de yansıyor medyaya. Bazılarının baskıyla zorla intihara sürüklendiğini tahmin etmek güç değil. Ve intihar rakamları da o kadar can acıtıcı ki. Sadece Şanlıurfa'da 2011'in ilk altı ayında 149 kadın intihar etmiş.Güneydoğu'daki illerin çoğunda da buna benzer rakamlar var.

Kadın cinayetleri, Kürt sorunu gibi Türkiye'nin bir gerçeğidir. Ama ne yazık ki hakkında doyurucu yazı bulmak çok zor. Bianet, Radikal, Cumhuriyet takip edebildiğim kadarıyla bu duruma en çok yer ayıran ve yazılar paylaşan gazete/site durumunda. Onlarda bile inceleme yazıları çokça bulunmamakta. Bulunsa da benzer şeylerden bahsedilmekte.

Son zamanlarda okuduğum kadına yönelik şiddete dair en ilginç yazılardan biri dünkü Cumhuriyet Bilim-Teknoloji ekindeydi. http://bilimteknik.cumhuriyet.com.tr/?hn=273910 şuradan okumanızı tavsiye ediyorum. Kadına yönelik cinsel şiddeti azaltmanın yolunun kadın haklarına ısrarla odaklanmaktan geçtiğini öne süren yazıda primat davranışlarından hareketle insan toplumlarına dair çıkarımlar yapılmış.

Evrimsel açıdan bize en yakın hayvanların primatlar olduğu düşünülürse, aslında çok da yerinde bir hareket bu. "Kadına baskı kurma çabasının , eşitsizlikten ve bunun da insanın doğasından kaynaklanan bir özellik mi yoksa bu durum söz konusu olayların yinelenmesini önleme konusundaki başarısızlığımızın bir sonucu mudur?"  cümlesi yazının en önemli kısımlarından biri.

Yazıda "Primatlar ve İnsanlarda Cinsel Baskı" adlı bir kitaptan bazı bilgiler de veriliyor. Siz yazıyı okuyun ama eğer üşeniyorsanız özetleyebilirim. Mesela, Japon makakları, babunlar ve şempanzelerde cinsel baskı erkeklerin cinsel davranışlarında bir taktik olarak kullanılıyor. Ama Bonobo'larda durum tamamen farklı. Dişi egemen bir topluluk olan Bonobolarda, erkekler sadece kadınları destekleyici davranışlarda bulunuyor. Bu farklılığın genlerden çok kültüre bağlı olduğuna değiniliyor. Mesela bir başka yerde doğup o topluma gelen erkekler de oradaki davranışı benimsiyorlar.

Kısacası genlerin, fiziksel farkların arkasına saklanmak pek de mantıklı görünmüyor. Eğer şikayetçiysek bugünkü eşitsizliklerden yapmamız gereken şeyin ısrarla kadın haklarına değinmek olduğunu söylüyor yazı. Bence de çok güzel bir yaklaşım ve güzel bir yazı....

1 Eylül 2011 Perşembe

lebowski

İnsanın bir gün içinde başına bir sürü şanssızlık, kaza, bela gelirse bir yerden sonra koyverir gider ya. Yani bana ve çevremdeki bazı insanlarda olduğunu farkediyorum en azından. O anlar belki de insanın en mutlu anı oluyor. Hani koyvermişsin, ne olursa olsun farketmez o saatten sonra. Gün içerisindeki veya daha uzun bi süreç içerisindeki çabalarını, ufak sorunları, uğraşıları, tartışmalarını hatırlarsın ve hepsi sana suyun içinde amaçsızca çırpınmalarmış gibi gelir. Şanssızlığını bağrına basar ve anıra anıra gülersin. Kısmen sarhoş olursun artık aldığın darbelerden. Biri küfretse öpesin gelir. Biri derdini anlatsa umrunda olmaz. Yani hep aynı şeyleri farklı cümlelerle anlatıp durduğumun farkındayım, böyle bi durum var.

Ama o süreç de biter. Ayılmaya başlarsın yavaş yavaş. Yüzüne hayatın gerçekleri çarpar. Başarısızlığını deminki gibi kucaklayamıyorsundur. İçinde bir boşluk hissi oluşur. Saatlerdir güldüğün için ağzın hala yayvan vaziyettedir ama gözlerin boş bakar. Küfür etmeye başlarsın, kafanı yavaşça yastığa koyarsın. "olmazsa olmasın be. lanet gitsin!"