16 Şubat 2012 Perşembe

let the spirit get you

Aklıma gelen onca şeyden bazıları dökülecek buraya. Hazırsanız bırakın, değilseniz alışın.
Başka yolu yoktur çünkü, seçim yaptığınızı sanırsınız ama o şıklarda emin olun hiç payınız yok. 

1 Şubat 2012 Çarşamba

Kırmızı- Rothko'nun Kırmızı'sı

"Rothko'nun kırmızısı" ismi tamamen benim ürünüm olmakla birlikte kırmızı isminin genişliğini belki birilerine bulmakta yardımcı olurum amacıyla daralttım.Gerçi, bu hareketim Mark Rothko'nun ve kırmızısının güleceği türden bir işgüzarlık ya, neyse olsun varsın!

Devlet Tiyatroları'nda oynanmakta olan bu güzel oyunu Nihat İleri ve Turan Günay ikilisi oynuyor. Nihat İleri'nin  tiyatro performansını ilk defa gördüm bu oyun sayesinde, neler kaçırmış olabileceğim hakkında bayağı bir fikir sahibiyim. Ama gelin görün ki, bayağılıktan kurtulamıyorum. Sevdiğim esere "Hmm.. Güzel" demekten ileri pek gidemiyorum, uyuşukluk yapmak ve çağdaşlarımı taklit etmek gibi illet huylarım var. Yani, Rothko'nun tam nefret edeceği türden biriyim.

Rothko Rothko deyip duruyorum ama onu önce size tanıtmam gerekirdi belki. Ressam demekle yetineceğim kalan bilgiye wikipedia'dan ulaşıverin bir zahmet.

Oyuna dönecek olursak, Rothko'nun yanına asistan almasıyla başlıyor her şey. Daima aralarında zeka ve ruh testi kıvamında tartışmalar geçiyor ve hepsi Rothko'nun agresifleşmesi ve asistanın kafasının karışmasıyla noktalanıyor. Hatta, çocukluk travmalarıyla bile yüzleştiriyor gencecik asistanı.

Her ne kadar, huysuz ve muhalefet bir insan gibi dursa da değerlerine çok bağlı bir adam Rothko. Geçmişe olan saygıyı öyle önemsiyor ki, dönemin yeni müzik tarzı olan Jazz'a bir gürültü olarak ve resimdeki yeni tarzları lafı gevelemek olarak görebiliyor. İtiraz etme şansınız yok, o kadar dürüst bir adam ki Rothko, çelişmek istemiyorsunuz bu adamla. Keza, her an içki şişesini kafanıza patlatabilir gibi görünüyor.

Zengin restoranının birine resimlerini satmaya karar veriyor. Amacıysa, o insanların iştahlarını kaçırmak! Ne büyük düş ama... Ama lanet olsun ki, bu zenginler midesiz midir nedir?

Usta-çırak tartışmaları bir çok edebi eserde, oyunda, filmde işlenmiş bir konu olmasına rağmen bu oyunda bizi sıkmıyor zaten, sıkamaz da. Odipal çıkarımlar yaparsın, hayatı anlamaya çalışırsın, sanatı sorgularsın... Her şeyi yaparsın ama asla sıkılmazsın bu oyunda.

Tiyatro'ya gitmek, biraz düşünmek ve oyun çıkışında İstiklal soğuğuyla baş başa kalmak istiyorsanız, gidin alın işte biletinizi. Hayat kısa, ve benim bu resimde gördüğüm tek şey; "Kırmızı".