29 Mart 2011 Salı

Uzak uzak bir galakside bir canlı türü varmış. Hayatın karışık mı, basit mi olduğunu düşündükleri süre kayıp zaman olarak değerlendirilirmiş. Öldükten sonra uzun süre arafta kalırlarmış bu yüzden.(bir nevi uzatmalar) bunlardan bir tanesi ölünceye kadar kararını verememiş ve araftayken de düşünüp didinmeye devam etmiş. Sonunda Tanrı dayanamayıp bu kişiyi yanına çağırmış;
-Senin kararsızlığın yüzünden ilahi gücümü sorgulamaya başladım. Sorununa cevabını bul ve sonsuz mekanına kavuş. Tam anlamıyla ölü sayılmıyorsun ve ölümsüzlüğe ulaştığın söylentileri bana kadar geldi.
demiş.
Bizimkisi cevap vermiş;
-Tanrım, ey uluların ulusu. Sen her cevabı bilensin, bu sorunun cevabını söyle ben de kurtulayım artık sonsuz hayatın ızdırabından.

Tanrı uzun süre düşünmüş.... O kadar zaman geçmiş ki bizim eleman hayatın karışık bir şey olduğunu düşünüp ahirete gitmiş bile.

26 Mart 2011 Cumartesi

türlü heyecanlar, şakalar, komiklikler

Çocukluğumda hassas bünyeli ve yaşıtlarından çok ufak bir insan olduğum için , anasınıfına gittikten sonra bir yıl evde durup ertesi sene okula başlamamı düşünmüşler. Hani arkadaşlarım beni ezmesin falan diye.
Kısacası bizimkiler anasınıfını bitirdikten sonra beni bir yıl evde oturtmaya karar verdiler. Ama ben okulların açıldığı gün ağlamaya başlayıp 48 saat susmayınca çarşamba günü gidip okula kaydettirdiler.
Eğer işte ağlamayıp uslu uslu evimde otursaydım, bugün sınava girmiş olucaktım.

Evet, hayat çok ilginç.
Bugün motosikletten düşmemiş de olucaktım aynı zamanda.
Çünkü sınavda olucaktım.

18 Mart 2011 Cuma

Yek

Haber vermeden gitmişsin
Aslında şaşırmadım, öyle gelmiştin ya zaten
Merak ediyorum, en çok hangi mevsimi özlüyorsun
(Ama var ya, mevsimler de bir garip artık)

Kış, kış...
Karda yürüyüp izini belli etmemeyi de başardığına göre kış olmalı...
Yollar kapanmış, tüm dostların uzakta
Elinde çayın, yanında ben
Ya da başkası
Mühim mi?

Bahar olamaz, baharda aşık olur çünkü insanlar
Güzel havalar mahveder seni de.
Benim gibi, ertelenmiş bir öksürük oturur boğazına
Duyamayız birbirimizi baharda,
Zaten tahammülümüz de yoktur

Ben seni hiç yazın görmedim,
terlerken yüzünün alacağı şekli bilemiyorum
Kızarıyor bile olabilir suratın güneşten.
Eğer tatile gitseydik,
Elinde bira, kenarında sahilin,
Kafamızda şapka olurdu.
Ben kesin göğsünden kıl koparırdım, sen çift derdin
6 tane sayardım ben de.
Belki, birbirimizi daha çok severdik.

Sonbaharda doğmuşum biliyorsun,
hep ağlayasım geliyor ekimlerde, eylüllerde.
Pek umursamıyorum
Seni bile.

11 Mart 2011 Cuma

Mutlu olmaktan korkan insanlar var ya da ilgi mi çekiyorlar ki onlar



Herkese selam. Farkındayız ki blog'a yazı yazma hususunda bir takım zorluklar çekmekteyim. Vakit darlığı ve ufacık beynimin kapasitesini zorlayacak şeyler düşünmesi bu durumu tetikleyen etmenler olabilir. Hem artık proficiency'den korkmaya başlayıp, ödevlerimi eksiksiz yapmaya çalışıyorum. Ama haftaya sanat grubunda yer aldığım bir kısa filmin çekilip bitmesiyle biraz ferahlıycam.
Belki abartıyorum ama uykusuzluktan ve yorgunluktan elim ayağım titriyo geceleri. Belki de soğuktandır bilemedim şimdi. Soğuk demişken, bu hafta mükemmel bir şey oldu. Ne oldu? Kar yağdı, tabi ki çok sevindim. Evimin civarları pek kar tutmasa da, okulda gayet mis gibi kar tutmuştu. Tabi ki de, kar topu oynadım. sonuçta hepimiz çocuk ruhlu insanlarız, kardanadam yapmadığımıza dua etsinler. Aslında, kardan adam yapsaydık keşke ya.
İşte böyle, kar yağınca hayat enerjim yerine gelmişti. Ama bugün hava ısınmış falan böyle güneş. Neyse, hayat hala güzel yani. Niye "hala" dediğimi bilmiyorum. Zaten güzeldi.
Sen de güzelsin.:)

Yarın nihilist olmak, blogun arka planını siyaha çevirmek ve 18 yıllık bilgi birikimimin ispatını içeren yazılar girmek dileğiyle.... Bugünlük beni affedin.

5 Mart 2011 Cumartesi

4 yaşındaki kuzenim Back in Black'i izledi... Tek bir şey söyledi
-Umut abi, flütü elinde taşıyabilirdin.

4 Mart 2011 Cuma

Düşman kavî tali zebun...

Gündemi takip edebilmek çok zor.
Bir yerlerde bir şeyler olmaya devam ediyor, biz bunların kaçta kaçına ulaşabiliyoruz.
Ulaşıyoruz da ne oluyor,
güvensizlik ve önemsizlik hissi sadece.
Çok duygusalım bakın, tehlikenin farkında mısınız? gibi cümleler kurasım bile gelmiyor.
O cümle hiç bana göre değil zaten. Sen ateşi bir tehdit olarak görmeyen birine, bak dumanlar yükseliyor, alevler burayı da saracak dersen.. Sadece demiş olursun.

dünya aslında sirke benziyor. Böyle bir şiir yazmak isterdim ama söyleyecek pek bir şeyim yok.
Hakikaten, şu aralar söyleyecek pek bir şeyim yok.
Önceden söylediklerimi tekrar etmek de çok sıkıcı
içimdeki boşlukla bir yerlerde açık kalmış camın arasında acayip bir rüzgar var.
Ve bu rüzgar hepinizde var biliyorum. Sadece bazılarınız kalın hırkalarınızın altından hissedemiyorsunuz.
O kalın hırkalara da kısaca postmodernizm diyorum ben.
O hırkalar sizi böyle aptal etti işte.

yüreklerin kulakları sağır
hava kurşun gibi ağır...