30 Kasım 2010 Salı

Ne kadar bilsek de farklı hayatların olduğunu, "hayat" sadece kendi hayatımızı ifade eder bizim için.

27 Kasım 2010 Cumartesi

John Lennon, Ay'a gitti ve eve dönerken takside para buldu.



Yukarda gördüğünüz bu arkadaşlar, Mithat Alam Film Merkezi - Kısafilm ve belgesel grubunca yapılan "İlk Hikayem, İlk Filmim" başlıklı çalışmada çektiğim filmle aldığım ayıcıklar.
Dünya için küçük ama benim için büyük bi adımdı. Herkeslere kucak dolusu sevgiler.

Tek bu da değil, meğersem Uykusuz Geceler ne güzel şeymiş de haberim yokmuş. Bidahakine uykumu alıp gidicem ama...(bkz: başlıkdaki cümle, izlediğim üç filmden hatırladıklarım)Kısacası benim için Uykulu Geceler oldu dün. Ya bi de , tüm pizzalar soğanlı olmayaydı iyiydi. Ama o saatte, o ortamda her türlü gideri var diyorum ve susuyorum.

23 Kasım 2010 Salı

sonsuzluk ve birgün



Sen hiç sokaktan geçerken kafana pandoranın kutusunun düşme olasılığını düşündün mü?
Peki parabol onlarda dediğin olmadı mı hiç?
Uyuşturucu ve türevleri çok zararlı diy mi?
Pi adlı filmi izledn mı yada pi kafeye gitmedin mi?
hahah sen dikey limiti de limitlerin dahilinde duymuş olmalısın..
televizyonda bir çok diziler de izliyosunduuur
a-a son aldığın buzdolabı 3 bölmeli mi?
bu kıyafet olmamış ama farklı kombinasyonlar denemelisin.

anlat onlara matematik , ben her yerdeyim de, bakkaldan alışveriş yaparken ensendeyim de..

12 Kasım 2010 Cuma

"ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsin , ya nice okumaktır" diyor ve susuyordu

Şu ana kadar blogda yazılmış en uzun yazıyı yazıcam. Ben derim ki hiç başlama. yarıda bırakcağına şimdi bırak kurtul.
-Bir şeyler öğrenmek zorunda falanız ya biz şimdi. tamam öğrenmek, bilinç falan önemli şeyler ama nereye kadar. bir arkadaşım söylediğinde garipsemiştim, ondan aynen aktarıyorum;" ya oku oku nereye kadar eskiden lise okuyunca ayrıcalıklı oluyomuşsun, sonra üniversite, şimdiyse herkes üni. okuyo yüksek lisans yapman lazım ki kalifiye olasın."

söyleyen kişinin eğitime bakış açısı farkettiyseniz sadece iş bulma ve hayatını bir nebze de olsa daha iyi geçirmeye yönelik bi manada.
bu lafa içten içe çok tepki vermiştim o zaman.eğitim sonuçta kendini geliştirmek falan bunun basmakalıp teorileri olamaz ya demiştim. ama sonradan düşündükçe ve gözlemledikçe şunu farkettim; çoğu insan istediği için veya kendine bir şeyler katmak istediği için, dünyaya veya insanlara dair bir şeylere olan meraklarından dolayı değil mecburiyet noktasına varmış bir koşullanmayla okuyorlar. Varıp sorsan, neden okuyosun direk iş hayatına girsene belki sana daha uygundur desen, gözlerini devirip " üniverste mezunu olucam, şöyle bi kariyer planlıyorum bıdık bıdık" gibi şeyler söyleyeceklerdir. e bu mantıkla düşününce de gerçekten işler çok zorlaştı, üniversite mezunu olmak pek bir şey ifade etmeyebiliyor.

Belki kendine uyumlu bir iş alanına genç yaşta girse çok şey yapabilecek, belki eğitimle (!) başaramadığı kariyere ve paraya ulaşacak. Ama eğitimi ne kadar yanlış anlıyorsak, yeteneklere göre hayat planlamayı da bu derece umursamıyoruz. Bir klişedir ya " istediğin işi yapmağk çokk önemlii!" . istediğin işten ziyade sana uygun olan işi yapmak önemli.

Haklı olarak sorucaksınız bana; "e peki duygu sen niçin okuyosun, millete o kadar laf etmişsin!" cevabım şudur, tabi ki iyi bi işim olsun veya kendime yetecek kadar param olsun istiyorum. Ama para için veya iş için okumuyorum, öğrenmek istediğim şeyler için okuyorum. bunu anlamak bazılarınıza çok zor gelebilir, aslında o kadar basit ki... şu an dünyada olan biten birşeye, sokaktaki bir hayvana, gökteki bi yıldıza ya da ne biliyim bi matematik problemine karşı bir merak duygunuz hiç olmadı mı? olmuştur elbet, benim de şu sınırlı hayatımda öğrenmek istediğim ve öğrenmekten mutlu olacağım şeyler var ve onun için okuyorum.

okul bitince de, çoğu insan gibi sistemin beni kabul edebileceği bir kısmında çalışıp ama şu anki öngörüme göre yapmaktan mutlu olacağım eylemler karşılığında para alacağım. hepsi bu.

eğer aynı merakı şarkı söylemeye karşı duysaydım onu yapardım, halı dokumaya karşı duysaydım onu yapardım. yani demem odur ki,kendinizi analiz edin herkes pantolon giyiyo diye pantolon giymeyin, etek belki sana daha çok yakışıyodur.

ufak bir tezle kapatıcam, şimdi giyimi ele alalım; giyinmenin bir işlevsel boyutu bir de estetik boyutu vardır. eğitimi de giyime benzetelim; işlevsel tarafı sizin kariyeriniz, estetik boyutuysa sizin ondan aldığınız haz olsun.

giyim konusunda kimse ben sadece işlevine bakarım arkadaş demez di mi, en umursamaz insanın bile giyim zevki vardır. yani işlev artı estetik ikisini bir arada önemseriz.

eğitimde de durum böyle olmalıdır; işlevini unutun ne bu pragmatik tavırlar demiyorum size. diyorum ki şu olayın haz kısmını unutmayın. aslında öğrenmek, insanı mental olarak doyurabilecek az şeyden biri..

5 Kasım 2010 Cuma

bu da tefikfikret... aşiyana rte geldi, seslensek duyar mısın?

Okuluma rte geldi.
kimlik gösterilerek okula girildi
öğlene doğru heryer camları filmli arabalarla doldu
sonra da kocaman silahlı polisler
polis arabaları
..
güney meydandan kapıya kadar uzanan yokuşta 5 metrede bir koruma vardı
öğrenciler azınlıktı
godamanlar çoğunluktaydı
lanet olsun teknoparka
neden geldin okuluma
rte seni sevemiyorum
ah senden bir türlü kaçamıyorum
..
saçların da çok itici
bir de hiç özgürlükçü değilsin
nerenden tutsak elimizde kalırsın
uzaktan bir derece çekilirsin
neden geldin okuluma
..
bakan olan sensin hemde hepsinin başı
ben bakmak istemiyorum sana
ama her yerde sen
artık her yüzde seni görüyorum
lütfen ilişkimize ara verelim.
..
bir de söyle polislerine
öğrencileri dövmeyin
israile demedin mi "öldürmeyeceksiiiiin!!!!" diye
duygu da der ki naçizane
dövmeyeceksin!
..
bi daha da okullara girmeyeceksin
özellikle benimkine
çünkü orda ben varım
..
seni uzaktan sevmemek
sevmemelerin en güzeli
söyleyecek çok sözüm var
ama seni tutmayayım
..
sen de bizi tutma
tuttuğunu bırakmıyorsun zira
ne tuttuğun mühim değil
oruç ise, benden hurma.