28 Ağustos 2011 Pazar

benden çok var.

Benden milyonlarca olması hoşuma gitmiyor. Ya beni özel yaratıcaktın, ya da yaratmıycaktın. Bu ne allahısen. Evet sen. Sanki ruhumda farklı olan bi yön varmış da beynim yetersiz kalıyormuş gibi hissediyorum. iq testlerinden de korkuyorum. Vallahi dert şu var olmak. Yahu ben varım da, binlerce gereksiz şey niye var. bana ne onlardan. Sanırım bu dünya gerçekten benim etrafımda dönmüyor. Dönseydi böyle olmazdı. Şimdi hepsi bir rüya deseler uyansam şu 19 yıllık maceramdan kendi kendime küfrederim, bilinç altına bilmem ne diye. Olacak iş değil.
Yok hayır, hiç yoktan yere ekmek, su, elektrik falan harcıyorum ben. Yazık günah, belki benim yüzümden çok zeki, gelecek vaat eden bir insan ölüyor bir yerlerde. Dünyanın tek sorunu bu bence, gereksiz, haddinden fazla insan var. Kuru kalabalık.
Ben açık açık söylüyorum spam kutusuna atsalar benim gibileri kırılıp gücenmem. Format istiyor bu dünya format. Gelin bana deyin ki, şu saatten sonra senin gibileri kaldıramaz bu dünya, senin canını alsak da hak eden insanlar medeniyeti geliştirse. Yemin ediyorum, hayır dersem şerefsizim. Amaaa bi dakkaa. Beni alıp, benim gibileri bırakacaksan olmaz! Onlar yaşarsa ben de yaşarım.

Cumhuriyet Gazetesi

Uzun zamandır Cumhuriyet gazetesi okumuyordum. Nedeni aslında bir çok şeydi. Adam akıllı gazete almıyordum, alırsam da genelde Radikal oluyordu tercihim. Ama Radikal'e soğudum şu aralar. Yüzeysel köşe yazılarından ibaret gelmeye başladı, haber servisi hala çok sağlam ona bir lafım yok. İnternette yine ilk okuduğum gazetedir Radikal.
Bu sabah kahvaltımdan sonra, pazar kahvesinin yanına Cumhuriyet almış babam. Son zamanlarda hangi gazetenin bulmacası çoksa onu tercih eden babamın bu yaptığına şaşırdım esasında. Her neyse, açtım gazeteyi okumaya başladım. 2. sayfadaki kadına şiddetle ilgili haber gözüme ilişti, doyurucu bir haberdi, bilgilendirici. Hemen yan sayfada bayramın ilk kaza haberini gördüm. Boy boy fotoğraflar ve acının pazarlandığı haberlere benzemeyen 3.sayfa haberi gördüm iki tane. Ne mide bulandırıcı, ne de üstünkörü. Olması gerektiği gibi, basının haber verici misyonunu hakkıyla yerine getirerek ...
Sonraki sayfada Ali Sirmen'in çok hoş bir yazısı vardı. Sokak müzisyenleri ve seslerini artık duy-a-mayışımızla ilgili hoş bir yazı.
Böyle böyle geçen sayfalar. bilgilendirici haberler, güzel röportajlar, sergi haberleri...
Reklam görmekten insanı yormayan, eski Cumhuriyet gibi kazıklaşmış ideolojik fikirlerle insana sıkıntı bastırmayan başarılı ve okunası bir gazete var ortada.
Cumhuriyet gazetesinin Türk medyası içerisindeki duruşunun farkındayım. Ama ben her hangi bir şey üzerinden insanları sınıflandırmaktan hoşlanmadığım için sadece bir gazete olarak görüyorum Cumhuriyet'i. Şöyle de bir durum var;bir basın organı, içerisinde barındırdığı gazeteciler dolayısıyla taraf olmak durumundadır. Tarafsız habercilik diye bir şey çoğu zaman lafta kalır. Haberi tarafsız verebilsen bile, yorum kısmı(ki belki de en önemli kısım) taraflık halini içermek durumundadır. Biliyorum ki bir çok insan da kendi görüşlerine ve değerlerine yakın gazeteler okumaktan hoşlanıyor. Ama ben mümkün olduğunca farklı gazeteleri okuyup, mümkünse aynı haberi farklı yerlerde okumaya çalışıp ona göre görmeye çalışırım gerçekleri. Ama koyu, bağnaz, akılsızca yapılan haberlere, suçlamalara, ahkam kesmelere insanın bir yerden sonra sabrı kalmıyor. Bu da ayrı bir sorunsal. Ama ben bu ülkede her fikrin layıkıyle savunuculuğunu yapan bir kaçar tane de olsa iyi gazeteci olduğuna inanıyorum. Tek sorun şu; iyiyle kötü yanyana içiçe, insan bazen seçemiyor...

İyi pazarlar
Şehir insanı aydın duygu Şirinevlerden bildirdi. Her şeye rağmen birazdan cam silecek gibi görünüyor. Gazeteyle cam çok güzel siliniyor bu arada.


23 Ağustos 2011 Salı

sun is on my side

doy daray daray.

Büyükbaş hayvan ve deniz birbirine ne de çok yakışıyormuş.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

ş

Şu zamanda sıkıcı bir insan olmamak çok zor. Mesela ben, artık yazarken bile sıkıldığım saçmalıkları sizlerle paylaşmak istemiyorum. Sizi düşündüğüm için. Ama kimi bloglar var ki, yazılar su gibi akıp gidiyor, manalı şeyler anlatmasa da kendini okutuyor. Ben asla onlardan olamayacağım.

O yüzden eğer bunu okuyorsan şu anda, bu blogu neden takip ettiğini sor bi kendine. Mantıklı bir cevap bulamayacağını düşünüyorum. Bulursan eğer bana da söyle de belki özgüvenim yerine gelir.

Demem o ki, siz siz olun Tosun Paşa'nın hamam sahnelerini izlemeyin. Çok fena çok.