12 Kasım 2010 Cuma

"ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsin , ya nice okumaktır" diyor ve susuyordu

Şu ana kadar blogda yazılmış en uzun yazıyı yazıcam. Ben derim ki hiç başlama. yarıda bırakcağına şimdi bırak kurtul.
-Bir şeyler öğrenmek zorunda falanız ya biz şimdi. tamam öğrenmek, bilinç falan önemli şeyler ama nereye kadar. bir arkadaşım söylediğinde garipsemiştim, ondan aynen aktarıyorum;" ya oku oku nereye kadar eskiden lise okuyunca ayrıcalıklı oluyomuşsun, sonra üniversite, şimdiyse herkes üni. okuyo yüksek lisans yapman lazım ki kalifiye olasın."

söyleyen kişinin eğitime bakış açısı farkettiyseniz sadece iş bulma ve hayatını bir nebze de olsa daha iyi geçirmeye yönelik bi manada.
bu lafa içten içe çok tepki vermiştim o zaman.eğitim sonuçta kendini geliştirmek falan bunun basmakalıp teorileri olamaz ya demiştim. ama sonradan düşündükçe ve gözlemledikçe şunu farkettim; çoğu insan istediği için veya kendine bir şeyler katmak istediği için, dünyaya veya insanlara dair bir şeylere olan meraklarından dolayı değil mecburiyet noktasına varmış bir koşullanmayla okuyorlar. Varıp sorsan, neden okuyosun direk iş hayatına girsene belki sana daha uygundur desen, gözlerini devirip " üniverste mezunu olucam, şöyle bi kariyer planlıyorum bıdık bıdık" gibi şeyler söyleyeceklerdir. e bu mantıkla düşününce de gerçekten işler çok zorlaştı, üniversite mezunu olmak pek bir şey ifade etmeyebiliyor.

Belki kendine uyumlu bir iş alanına genç yaşta girse çok şey yapabilecek, belki eğitimle (!) başaramadığı kariyere ve paraya ulaşacak. Ama eğitimi ne kadar yanlış anlıyorsak, yeteneklere göre hayat planlamayı da bu derece umursamıyoruz. Bir klişedir ya " istediğin işi yapmağk çokk önemlii!" . istediğin işten ziyade sana uygun olan işi yapmak önemli.

Haklı olarak sorucaksınız bana; "e peki duygu sen niçin okuyosun, millete o kadar laf etmişsin!" cevabım şudur, tabi ki iyi bi işim olsun veya kendime yetecek kadar param olsun istiyorum. Ama para için veya iş için okumuyorum, öğrenmek istediğim şeyler için okuyorum. bunu anlamak bazılarınıza çok zor gelebilir, aslında o kadar basit ki... şu an dünyada olan biten birşeye, sokaktaki bir hayvana, gökteki bi yıldıza ya da ne biliyim bi matematik problemine karşı bir merak duygunuz hiç olmadı mı? olmuştur elbet, benim de şu sınırlı hayatımda öğrenmek istediğim ve öğrenmekten mutlu olacağım şeyler var ve onun için okuyorum.

okul bitince de, çoğu insan gibi sistemin beni kabul edebileceği bir kısmında çalışıp ama şu anki öngörüme göre yapmaktan mutlu olacağım eylemler karşılığında para alacağım. hepsi bu.

eğer aynı merakı şarkı söylemeye karşı duysaydım onu yapardım, halı dokumaya karşı duysaydım onu yapardım. yani demem odur ki,kendinizi analiz edin herkes pantolon giyiyo diye pantolon giymeyin, etek belki sana daha çok yakışıyodur.

ufak bir tezle kapatıcam, şimdi giyimi ele alalım; giyinmenin bir işlevsel boyutu bir de estetik boyutu vardır. eğitimi de giyime benzetelim; işlevsel tarafı sizin kariyeriniz, estetik boyutuysa sizin ondan aldığınız haz olsun.

giyim konusunda kimse ben sadece işlevine bakarım arkadaş demez di mi, en umursamaz insanın bile giyim zevki vardır. yani işlev artı estetik ikisini bir arada önemseriz.

eğitimde de durum böyle olmalıdır; işlevini unutun ne bu pragmatik tavırlar demiyorum size. diyorum ki şu olayın haz kısmını unutmayın. aslında öğrenmek, insanı mental olarak doyurabilecek az şeyden biri..

1 yorum:

StummScream dedi ki...

Hehe yüksek lisans okuyunca kalifiye eleman olmak mı? Hahaha gerçekten çok gülünç. Klasik hayatında hiç çalışmamış insan kafası. Önemli olan tecrübedir.

Geçim sıkıntısı ne demek bilmek gerekir tabi bunları düşünürken. Çalışırken bile aslında ne kadar rahat olamıyacağını görmek gerek.