13 Şubat 2011 Pazar

Kimyasal Hadım

Bir kaç gün önce bir blogda (http://pinkyfreud.blogspot.com/) tecavüzcülere uygulanacak cezaya dair yeni yasayla ilgili bir yazı okuduğumda yorum yapıp yapmama konusunda gidip geldim. Bu konu hakkında hali hazırda düşünürken, bir de bu konunun tartışıldığı Muhabbet Kralı adlı programa rastladım.(programın konukları ve tartışma tarzlarını çok beğendiğimi eklemeliyim, Okan dışında her şey iyiydi diyebilirim.)Baya bi düşündükten sonra da bu konudaki tüm fikirlerimi kendi blogumda etraflıca yazmaya karar verdim. Çünkü bakış açımın tamamen farklı olduğunu farkettim.

Tecavüz de bir suç ve suç olgusu üzerinden tartışılacak bir çok şey var tabi ki. Ama ben suç, ceza, suça teşvik, suç sebepleri gibi genel konu ve kavramları bir kenara bırakıyorum. Tecavüz cezasını tartışmak istediğimden dolayı da suçun tanımını yasalar üzerinden ele alıyorum ve cezaya da bu yasalar ve günümüz hukuk sistemi açısından yaklaşıyorum.

Başlıkta da gördüğünüz gibi bu yeni düzenlemenin bizlere yansıtılışındaki temel nokta "hadım"dı. Ama nasıl oluyor da bir çok insan bunu ceza olarak algılamayı başarıyor, anlayamıyorum. Çünkü bu yapılmaya çalışılan bir "tedavi"dir ve tedavi dediğimiz şey "hasta" olan bireylere "kabul etmeleri" şartıyla uygulanabilir. Halbu ki tecavüzcü hasta olmak zorunda değildir ve bir çoğu da sağlıklı diyebileceğimiz bireylerdir. Ve bu uygulamanın Batı'da kullanılıyor olması, onun tartışmasız kabul edilmesi gerektiğini göstermez. Her şeyden önce ekstrem durumlar dışında şunu göz önünde bulundurmalıyız ki; tecavüzcü de bir suçludur, hasta değil. (Hasta olduğu durumlar da olabilir, bu durumlarda da cezai indirim yapılır zaten)

Bir başka nokta da, bu uygulamanın kökeninin net bir şekilde "kısas"a dayandığıdır. Bir tedavidir, tedavinin ulaşmak istediği nokta da suçlunun cinsel dürtülerinin azalması hatta kimilerinde kadınlaşma belirtilerine ulaşılmasıdır. Yani, hırsızın elini kesme olgusuna giden medikal bir yoldur. Bir önceki paragrafta bu medikal açıdan bahsettiğim için şimdi de "kısas" noktasından devam etmek istiyorum. Eğer şu an yasalara göre bir hırsızın kolu kesilmiyorsa, bir tecavüzcünün de cinselliğinin yok edilmesi her şeyden önce tutarsızdır. İnsan haklarına da aykırıdır. Suçlu da bir insandır ve vücut bütünlüğüne zarar verilemez. Zaten kısas dediğimiz şey, o insanın o suçu bir daha işlemesini engellemeye yöneliktir, yani varsayımsal bir çözümdür. Ve varsayımlara dayanarak bir insanı bir işleme tabi tutamayız.

Şimdi de bambaşka bir açıdan yaklaşayım. Tecavüzcü bu "tedavi"yi kabul etmesi halinde tutuksuz bırakılacak. Bu tedavinin zorlu aşamalarının ve sonuçlarının olduğunun farkındayım ama sonuç olarak bu insan hayatını dört duvar arasında geçirmeyecek. E peki,bir katili de ellerinin, ayaklarının işlememesine yönelik bir tedavi karşılığında salıvermemiz gerekmeyecek mi? Tecavüzcünün de, katilin de yaptığı sapkınlığın bu daha ağır, bu daha hafif diye ölçümleme tekniği olmadığına göre hangisinin "hastalık" hangisinin "suç" olduğuna nasıl emin olabiliriz? İkisi de elbette ki suçtur ve cezalarını çekeceklerdir.Bu cezaya ek olarak da rehabilitasyona tabi tutularak onları ıslah etmeye çalışılmalıdır. Türkiye'deki en büyük problemlerden biri cezaevlerindeki rehabilitasyon hizmetlerindeki eksikliklerdir. Ve temelde yatan, hiçbirimizin karşı çıkamayacağı gibi toplumsal cinsiyet rolleri ve cinselliğin algılanışındaki problemlerdir.

Yapılmak istenen bu uygulamanın temel dayanağı penisin işlevsiz kılınması , demin de söylediğim gibi. Peki, saldırgan cinsel dürtülerin dışarı aktarımı her zaman cinsellik şeklinde mi olur? Bir tecavüzcünün artık cinsel anlamda işlevsiz olduğunu düşünsek bile, onun cinsel manalar taşıyan başka suçlar işleyemeyeceğini nereden biliyoruz? (mesela bir çok fiziksel saldırı kökeninde "cinsel" düşünce ve eylemleri barındırır.)Madem varsayımlara yönelik tedaviler üreteceğiz, buna da bir tedavi bulalım ve bu insanları ota çevirelim. Çünkü kimyasal hadımın tutarlı olması için yapılması gereken bu.

Hiç yorum yok: