8 Şubat 2011 Salı

What are we living for?

Evet, dün gecenin ortalarına doğru telefonumun şarjı bitti ve doldurmak istemedim. Hala da açmadım telefonumu. Hem de bugün bir arkadaşımla buluşma planımız vardı, dolayısıyla iptal oldu ve şu an kimbilir neler düşünüyor... Ama bundan sonra haftada bir gün telefonumu kapatıcam, kafama göre kimi gördüysem onunla takılıcam o gün. (abimi gördüm mesela, ne kadar ilginç) Fena olmuyor, gördüğüm kadarıyla.

Bugün bana mesaj atan veya beni arayan insanlaraysa özürlerimi iletiyorum. (en başta da bu gün 4te buluşmayı planladığım arkadaşıma) Başta bir üşengeçlik olan şarjsızlık eylemi en sonunda başlı başına bir tercih oldu. Telefonsuz 24 saatten sonra, gece bakıcam bakalım kimler aramış.

Bu hareketimi yargılamanızsa hiç umurumda değil. Çünkü çok saçma ve çocukça olduğunun ben de farkındayım.

Herneyse, bu da uzun süren suskunluğuma bahane oldu... Şunu farkettim ben insanları seviyorum, valla. Ama yetişkin olanlarını. Çocukla , bebekle işim yok benim. Nefret ediyor bile olabilirim. Ve çocukluğumda çok aksi ve mutsuz olmamın sebebi de buydu... Kendimi sevmiyordum, çünkü ben de bir çocuktum. Her çocuk gibi iki yüzlü ve çıkarcıydım. Sonuç olarak, kendini sevdirmeyen, sürekli ağlayan, annesini gıcık etmek için yemek yemeyen ve hasta olan bi çocuktum. İdeal bir çocuktum yani, itici ve salak. Neyse ki büyüdüm.

Yaşlılığaysa bayılıyorum, ölüm kapının ucunda. Hiç hissetmediğin kadar yakından hissediyorsun o'nun nefesini. Tamamen çaresizsin, oyunlar-entrikalar işe yaramamış, koca bir hiçsin. Ve artık bi tarafların tutuşmuş anlamsızca saçmalıyorsun.

İzdivaç programlarına katılan yaşlı amcaları da çok seviyorum, son dakika golü atabilmek için rakip sahada tüm kuvvetleriyle koşturuyorlar.

Yaşlı kadınlardaysa garip bir melankoli var. Eğer çok paran yoksa, yalnız ve tutkusuz yaşamak zorundasın. He, bir de annesin ya, torununun sırtındaki çıbanı bile düşünmek zorundasın gerizekalı gibi. Sen sadece beslemek ve büyütmek için varsın çünkü. Bu yaşlı kadın konusunda çok güzel bir örneğim var; ananemin annesi. 2 yıl oldu sanırım o öleli. Zor ve acılı bir ölüm sayılırdı onunki. Esasında ondan çok ona bakanlara zor olan bir süreçti. Ama o, trt'deki bir türkü programıyla neşelenebiliyordu, aynı şekilde bir anıyla hüzünlenebiliyordu da. Çevresindeki herkesi kullanmaya, hayatın kötü ve çirkinliğinin acısını çıkarmaya çalışıyordu. Hayatta, yalnızlık ve ihanetten başka bir şey görmemişti çünkü. Onun özellikle huysuz olma çabasına büyük bir saygım oldu hep. Ama ananemi üzüp, ağlattığındaysa , içinden çıkamadığım bir ikileme kapılıyordum. Ananemi kimsenin üzmesine dayanamıyorum.

Bu biraz yalan oldu, başa gelen çekiliyor elbette. Dayanamam dediğin her şeye dayanırsın bu hayatta.

Ve gel gelelim benim yaşlılığıma. Eğer ben yaşlanırsam bu benim için büyük bir mucize olur. Fazla söze gerek yok.

Hiç yorum yok: