17 Eylül 2010 Cuma

Metropolize hayatlar



Bugün metrobüste bir adam gördüm. 30lu yaşlarında, sıska ve kısa bir adam. O an metrobüsteki acelesi en az olan insan gibiydi. Arada saatine bakıyordu ama sanki vakit biraz hızlı geçmiş olsa der gibiydi saate bakışları. Cebinden bir kağıt çıkardı okumaya başladı, ufacık bir kağıttı halbu ki ama en az beş dakika kağıdı okudu. Defalarca. Sonraysa kağıdı yırtıp avcunun içinde tutmaya başladı. Bunlar olurken adam benden uzaktaydı kağıdın neyle ilgili olduğunu anlayamadım. Ama sonra adamın yanı boşaldı ve oraya oturdum.
Telefonu çaldı, onun tam zıddı heycanlı bir ses geliyordu telefondan.
-Bilmem daha çıkmadım 5 gibi gelebilirim ancak bekleticem. (saat 2bucuktu bunu dediğinde gideceği yer çok ekstrem değilse 5 te ancak orada olabılmesıne imkan yok)
-Banyo yapmam gerekmişti.
-Kağıt mı(elindeki kağıt parçalarını yerde duran çantasının içine attı)
-Yok ben almadım onu
-Sanmam, profösör değil mi adam
-Yok geçti zaten gerek yoktu aslında. (bunu dediğindeyse sol kolunun damarındaki şişliğe baktı)
-Tamam, acele ederim.

Telefonu kapadı. Zaten Zincirlikuyuya gelmiştik. Metrobüsten indik ve kaybettim adamı.Ben bir arkadaşımı bekledim biraz. Arkadaşımı beklerken bu adamın metrobusun karşı tarafına geçmiş, demin geldiğimiz yönün tersine giden metrobüse binip geri döndüğünü farkettim. Koltuğuna oturup uyumaya başladı.
Saat 5teki randevusuna oyalanmak için acaba kaç defa gidip gelerek oyalanacaktı.

2 yorum:

orlando dedi ki...

resmen roman karakteri gibi vay anasını.

duyguözbağcı dedi ki...

hepsi zihin ürünü değil mi zaten? =)