10 Ağustos 2010 Salı

Okumak ve Bilmek

Dünyadaki bütün kitapları okumak istediğini söyleyen bir arkadaşım vardı. Aslında onun istediği dünyadaki bütün kitaplarda ne yazdığını bilmekti, okuma sürecinden hoşlanmayan(ya da asla kitap okumaya vaktinin olmadığını düşünen) bir çok kişi için de bu böyledir. Biri kitap okurken kitabın adına bakar, içinde neler olabileceğini düşünür ve o an bir arzu duyarsa o arzu o kitabı okuma arzusu değil, içinde neler yazdığını bilme arzusudur.

5 yorum:

Burak Özkan dedi ki...

Sence bu iki durum birbiriyle nasıl kıyaslanmalıdır? Bir yanda, sadece içinde ne yazdığını bilme arzusu; diğer yanda da o kitabı başından sonuna kadar okuyup; onu deneyimleme durumu var, öyle değil mi? İlk mesele, sanırım tüketim çılgınlığının entelektüel boyuta yansımasını gösteriyor. Her şeye sahip olmak, her bilgiyi bilmek ama bilgiyi deneyimlememek. En basitinden herkes bir gün öleceğini bilir ama bu ezbere dayalı bir bilgidir; asla deneyimlenmemiştir. Hatta birçok insanın çok içten bir şekilde de öleceğine inandığını sanmıyorum. Herkes kendi ölçüsünde ölümsüzdür. Her neyse, öteki yerde de sadece bir kitabı olduğu gibi okumak ve o kitabın neyi ne şekilde anlattığını anlamak ve bilmek yatıyor; bu durum çok daha kişisel ve bundan dolayı 'özele' hitap ediyor.

Arkadaşına, bazı kitapların özetlerini internetten de indirebileceğini söyleyebilirsin, bir çözüm arıyorsa hala. :)

duyguözbağcı dedi ki...

Yok ona bile vakit ayıracağını sanmıyorum. Ama dediklerin doğru tüketim sadece metaları içine almıyo artık insanlar bilgilere de sahip olmak istiyor. Kendileri yorumlayıp, kendilerine özgü olanı yani fikir üretmeyi tercih etmiyorlar. Yaptıkları sadece hazır olanı en kolay şekilde almak.
Ve söylenmiş olanlara yeni birşeyler eklemeden onun arkasına takılmak..

Burak Özkan dedi ki...

Bir yerde şuna benzer bir söz okumuştum:

"Zeka, iki ayrı bilgiyi alıp, ortaya yeni bir bilgi çıkarabilmektir."

İnsan kendine, ben bu bilgiyi nerede kullabilirim ki diyebilmeli.

duyguözbağcı dedi ki...

Bu söze sonuna kadar katılıyorum. Yaratıcılık bi yerde bu bahsettiği. Sosyal zeka, matematiksel zeka, duygusal zeka...hepsinin gelişimi yaratmaktan, tasarlamaktan, elde etmekten geçiyor.

Burak Özkan dedi ki...

Pek tabi; sol ile sağ beyin loblarının arasındaki farkı bilirsin. Sol mantık, sağ ise yaratıcılıktır. Yani olayın kaba şeması böyle. Ancak yaratıcı bir işte de mantığı veya bir bilim projesinde çalışıyorsan da yaratıcılığını kullanman gerekir. Gerekmesinden öte, beyin zaten seni buna zorlar. Çünkü gerilimi yok etmek adına problemi çözümlemen için seni zorlar.

Nereden nereye geldik.